Türkiye'nin En Kapsamlı Kitap Özetleri Web Sitesi |
Din - İslam
MEVCUT KAYNAKLARA GÖRE HIRİSTİYANLIK
Yazar: Prof Dr. Suat YILDIRIM
GİRİŞ:
Yaklaşık 2000 yıllık tarihi süreç içine yayılan Hıristiyanlıkla alakalı, geniş muhtevalı bir kitabın özetlenmesinin zor olduğu ortadadır. Daha ziyade bu özet çalışmasında Hıristiyanlık hakkında bizim bildiğimizi zannettiğimiz bilmediğimiz yönlerine temas etmeye çalışacağız.
KONUNUN GENEL HATLARI
BİRİNCİ BÖLÜM: HZ. İSA VE TEBLİĞATI
Bu konu ile alakalı bilmemiz gereken ve bildiğimiz Hz. İsa’nın doğumu, Hz. Meryem’in konumu. Gelmiş olduğu toplumun özellikleri. Bunlar genel bilinen şeyler Kur’an-ı Kerimin bize anlattığı Hz. İsa ve Hz. Meryem’le İncil’de anlatılanlar arasında çok önemli nüanslar var.
Hz. İsa’nın akıbeti hakkında ayrılıklar var. Kur’an-ı Kerim’e göre Hz. İsa kesinlikle öldürülmedi. Çarmıha gerilen havarilerden biriydi ihanet eden birisi Hz. İsa (as)nın suretine büründürüldü ve O çarmıha gerildi.
İncillere göre Hz. İsa öldürüldükten 3 gün sonra gökyüzüne yani Allah’ın (baba’nın diyorlar haşa) katına yükseltildi.
İKİNCİ BÖLÜM: HRİSTİYANLIĞIN İLK DÖRT ASIRDAKİ TEKVVÜN DÖNEMİ
Bu konu ile alakalı bilmemiz gerekenler: Hz. İsa’nın ölümüne kadar kendisine vahyedilen dini tebliğ etmesi. Muhit itibarı ile Yahudilerin bulunduğu ortam. Mütemerrid, alaycı ve aldırmayan bir kitle, Hz. İsa’nın göğe yükseltilmesinden sonra havarilerin faaliyetleri var.
Havarilerin faaliyetlerinde dikkatimizi çeken husus havarilerin eksilmeyen aşk ve şevkle Hıristiyanlığı günün şartlarında en ücra köşelere kadar yaydıklarıdır. Günümüz imkanları ile mukayese edecek olursak fevkaladeden bir başarı olduğu göze çarpmaktadır. Bununla birlikte Hıristiyanlığın üç asrı karanlıktır. Hıristiyanlığın galip geldiği dördüncü asırda ise lehinde ve aleyhinde çok şey yazılmıştır. Fakat çoğu zayi olmuştur.
Hadiselerin Tarihi Ciheti: İmparator Tiberyus (14-3a) devrinde Wasısalı İsa (Yesu’) isminde bir zat otaya çıktı. Ben’i İsrail Peygamberinin söylediklerinin ve yaptıkları tarzda hareket etti. Allah’ın hükümranlığının yani ahiretin yaklaştığını söylüyor, insanlığı hayra çağırıyordu. Bu hükümranlıkta yerleri olsun diye bazı samimi ve halis insanlar onun etrafında toplandılar ama bir süre sonra müthiş bir hadise sebebiyle O ansızın dünyadan çekildi. Fakat tebliğ ve daveti ortadan kalkmadı, aksine şakirtleri onun açtığı yolda ilerlediler. Daha sonra O’nun tebligatı din haline gelip Yunan ve Roma dünyasına uzanarak Yahudi dininden ayrıldı.
Dördüncü asrın sonunda en azından resmen bütün Roma İmparatorluğu topraklarıda bu din hüküm sürüyordu.
Bu dönemde Hz. İsa (as)’nın göğe çekilmesinden sonraki faaliyetlerinin tamamına yakını havarileri tarafından gerçekleştirildi. Hususiyle Matta, Markos, Yuhanna, Luka. Bunlar arasında dikkatimizi çeken bir isim var ki o da Pavlu. Pavlu’sunda islami tarihteki Abdullah İbn-i Sebe paralelliği de gözden kaçırılmamalı. Kendisi bir Yahudi olduğu için Yahudilikten bir şeyler soktuğu gibi: indi ve enfüsi yorumlarını da katarak teslis akidesinin yerleşmesinde çok önemli rolü olmuştur.
Ayrı bir anekdot: Havarilerin samimi gayretleri ve sarsılmaz iradeleri ile çok kısa bir dönemde tekevvün hadisesi olmuştur. Ta Roma’nın göbeğine girmiş, o gün için dünyanın en uzak noktasına kadar nüfuz etmişlerdi. Krallar ve imparatorlar nezdinde kabule şayan olmuşlar.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: KUTSAL METİNLER
Kutsal metinler aklımıza kitab-ı mukaddes gelir. Kitab-ı Mukaddes te iki kısma ayrılıyor: Eski ahit ve Yeni ahit olmak üzere. Eski ahit Tevrat ve zeburdan müteşekkil muharref metinlerce tarihi vakaların anlatımı. Yeni ahitte İncillerin toplamı ki Matta, Yuhanna, Markos, Luka. Bu dört incilden üçü kendi arasında paralellik arz etmekte olup Yuhanna incili bunlardan farklılık göstermektedir. Barnaba incili Hıristiyanlar tarafından kabul edilmez. Çünkü O’nda Efendimiz’e dair işaret vardır. İncillerin oluşumu ile alakalı uzun uzadıya söz söylemeye hacet yok. Ama önemli bir nokta var. O da şudur: İncillerin yazılıp toplanması ile Efendimiz’in Hadis’i Şeriflerinin toplanıp yazılması arasında paralellikler vardır. Daha doğrusu İnciller havarilerin Hz. İsa’dan duyduklarından akıllarında kalanları yazmışlardır. Onlardan incil oluşmuştur.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: HIRİSTKİYANLIĞIN AKİDEYE İMAN ESASLARI
A) İTİKADI ESASLARI:
B) DİNİ ŞEAİR:
C) HIRİSTİYAN İBADETİ:
BEŞİNCİ BÖLÜM: HIRİSTİYANLIK FIRKALARI
Hıristiyanlık Fırkaları: Hakikate sahip olduğuna inanan Hıristiyanlık, diğer dinler ve mezhepler konusunda çok müsamahasızdırlar. Hıristiyanlık çekişmelerle bölümdü.
Coğrafi bir plan olarak eski şark kiliselerinden başlayıp Doğu Avrupa Güney Avrupa Katoliklerdi, Kuzey Avrupa ve Kuzey Amerika Protestanlarını zikredebiliriz.
1. Eski şark kiliseleri: A)Monofizitler B) Nasturiler
ALTINCI BÖLÜM: HIRİSTİYANLIKTA REFORM HAREKETLERİ
Papalık, bin seneden fazla bir zaman boyunca batı Avrupalılar üzerinde tam bir hakimiyet sürdürdü 1202 de ölen Joachim de Floredan itibaren müthiş bir müsamahasızlıkla mukabele görmesine rağmen kiliseye karşı bazı itirazlar birbirini takip etti. Gayri memnunlar arttı, halk sınıfları ekseriya zengin ve çalışmayan din adamları sınıfını zaten kullanmaya başlamıştı. Ayrıca 14. ve 15. asırda papalar, 1305-1379 tarihleri arasında Fransa’da çirkin “Avignon esaretine” maruz kalmıştır. 1378-1417 arasında da “büyük tefrika” skandalı ortaya çıkmıştı. Bu sırada Hz. İsa’nın vekili olduğunu söyleyen iki veya bazen üç papa bulunmuştu. Fitnenin dinmesi için bir asır geçti. Bu arada Rönesans dini yenilenmeyi gerçekleştirecek unsurları da getirdi.
Reformun sebepleri:
Reformcuların en önemlisi Martin Luther dir.
YEDİNCİ BÖLÜM: KONSÜLLER
Konsüller Akide ibadet ve kilise nizamını düzenlemek için emeklerin (Piskoposların ) teşkil ettiği şuraya “konsül” denir. Hıristiyanlık tarihinde ilk konsül 105 yılında Kudüste toplanıp Yahudi olmayanların sünnet olma meselesini görüştü ve onların sünnet olması gerekmediği hükmünü kararlaştırdı. Konsüller dünya çapında ve mahalli olmak üzere iki nevidir.
İlk konsüller papa tarafından değil imparator tarafından teşkil edilmiştir. Onların tek tek incelenmesi imparatorların konsüllerde oynadıkları rolün önemini göstermektedir.
KONSÜLÜN GAYESİ: a) Katolik inancını geliştirip kuvvetlendirmek
Konsüller başlangıçta dini müdafaa vesilesi idiler. Sonra makam ve nüfuz heveslisi bazı din adamlarını doyuran imparatorların maksatlarına alet haline geldiler. Böylece de muhtelif ülkelerdeki Hıristiyanlar arasında ayrılık sebebi oldular.
SEKİZİNCİ BÖLÜM: PAPALIK
Etraflıca incelenince görülür ki Katolik kilisesi teşkilat bakımından muasır dünyanın en sağlam an işlevli ve bölmeleri yerli yerinde bir piramit görünümü arz eden organizasyondur.
EK: İSLAMIN ZUHURUNDAN GÜNÜMÜZE KADAR HRİSTİYANLIĞIN İSLAMİYETE BAKIŞI:
İslamiyetle Hristiyanlık ilk resmi temaslarını hicri 9. Senede Medine döneminde Efendimiz’ (sav)e necran Hristiyanlarıyla olmuştur. Bu temas neticesinde lanetleşme ayeti olarak bilinen ayet nazil olmuş fakat Hristiyanlar bu işe yanaşmamışlardır. Cizye-haraç karşılığı anlaşma olmuştur.
İslamiyetin zuhurundan sonra hristiyanlık devlet teşekkülü halinde olduğu için hep küçümsemiştir. Araştırmaya ve ilgilenmeye değer bile görmemiştir. Ta ki yoğunluk olarak Hristiyanların çoğunlukta oldukları yerlerin ellerinden çıkmaya başlamasıyla dikkate değer bulmuşlardır. Bizans Samani sınırları, kuzey Afrika’nın tamamen Hıristiyanlıktan arındırılması ve Müslüman Endülüs’e geçmeleri ve ordan Avrupa içlerine kadar ilerlemesi Hıristiyanları dar bir alana sıkıştırdı.
Bu ilk şok dönemler geçtikten sonra derlenip toparlanma ve karşı taarruza geçme ta haçlı seferlerine kadar sarkmıştır. Bu kez ki temaslar artık cidalle olmuştur. Bu süreçte herkesin malumudur.
Osmanlı sahnede olduğu dönemlerde de durağanlığını ve statikliğini devam ettirmiştir. 1500 lü yıllardan sonra misyonerlik atağa geçmiş ve yeni ufuklar arayışına girmiştir. Uzak doğu, Afrika’nın değişik yerleri ve Amerika kıtası ilgi sahasına girmiştir. Tabii ki bu dönemde reform hareketleri Rönesans ve Müslüman aleminin geriye gitmesi kısmen Hıristiyanlığın lehine gelişmelere sebep olmuştur. Artık diyalog çağları başlamıştır. Diyalogun niyeti Müslümanları kendine çekmektir. En azından onlara ulaşma yollarını araştırmak olmuştur. Bu konu ile alakalı çok ciddi araştırmalar yapılmış, bu sahada pek çok kitap yazılmıştır. Bu meyanda 1962-1965 konsülü önem arz etmektedir. Bir sürü yanlış sözler ve yaklaşımlar olmakla birlikte diyalog adına önemli bir adım sayılabilir.