Türkiye'nin En Kapsamlı Kitap Özetleri Web Sitesi |
Din - İslam
ANA HATLARIYLA HADİS
Yazarı : Dr. İsmail L. ÇAKAN
Yayınevi : Ensar Neşriyat
GİRİŞ
Hadis Kültürünün Temel Noktaları
Allah(c.c.) insanları ve cinleri kendisine kulluk etsinler diye yaratmıştır. İnsanoğlu mükemmel ve mükerrem bir varlık olmasına karşılık, ilahi emir ve yasakları doğrudan doğruya alacak yapıya sahip değildir. Bu yüzden Allah(c.c)insanlar arasından seçtiği nebi ve resulleri Rab-Kul irtibatını sağlamak, emir ve yasaklarını onlara iletmekle görevlendirmiştir. Cebrail (a.s) adlı melek ile Allah(cc) Peygamber irtibatı sağlanır ve peygamber gelen vahyi insanlara aktarır.
Vahiy genel kavramlar ve genel ifadeler ortaya koyduğu için her zaman kolay anlaşılmaz. Çoğu kere de teferruatlı bilgi vermez ve yoruma açık duruma gelir. O halde insanlar bu şekilde yoruma açık bilgilerden nasıl kesin hüküm çıkaracaklar, nasıl bu bilgilerden istifade edecekler ve emir ve yasakları insanla anlatmada nasıl sorumlu tutulacaklar.
İşte Hz. Peygamberin Kur’an gerçeklerini yorumlanamaz hale getirmek anlaşılmayan konuları genel hükümlere bağlamak için söylediği sözlere Hadis denir.
Hz. Peygamberin yaptığı açıklama herhangi birinin yaptığı açıklamaya benzemez. Zira O’nun yaptığı açıklamaların kabul edilmesi gerektiğini ve bağlayıcı olduğunu Kur’an-ı Kerim’in yüce ayetleri beyan etmektedir.” Allah ve Resulü bir konuda hüküm verdimi, artık hiçbir mü’min erkek ve kadın için o konuda muhayyerlik yoktur. Kim Allah ve Resulüne Karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.(el-azhap 36)
İşte bu noktadan hareket edersek Hz.Peygamber (s.a.v) Kur’an-ı kerimin ilk ve en yetkili müfessiridir.
Hadis alimleri çoğu zaman hadis ve sünneti aynı anlamda kullanmışlardır.
Sözlü Hadis
Fiili Hadis
Açık Takriri
Zımmi Takriri
Kudsi Hadis: Kur’an-ı Kerimde olmamakla beraber Hz.Peygamberin “Allah(cc) şöyle buyurmaktadır”şeklinde söylediği sözlerdir. Bu hadisler genellikle Allah(cc) büyüklüğü, ihsan ve rahmetini anlatan hadislerdir.
Hadisin Yapısı :
Hadis yakından tetkik edildiği zaman 2 ana kısımdan oluştuğu gözükür.
1-Sened: Biri diğerinden olmak ve nakletmek suretiyle hadisi rivayet eden kişilerin Rasulullah’a kadar sayıldığı kısımdır. Hadis rivayet edenlere ravi, bu işe rivayet, rivayet ettikleri hadise de mervi denilmektedir.
Sened daha çok hadis uzmanları için, hadisin sıhhatini öğrenmek açısından önemlidir.
2- Metn: Senedin kendisinde son bulduğu son kısımdır.
Hadislerin Sayısı: Aslında hadis kültürü açısından bu konunun bilinmesi önemlidir. Ancak hadislerin sayısını kesin kes bilmek mümkün değildir. Şu kadarını söylemek gerekir ; bugün elimizde mevcut kitaplarda en çok hadis ihtiva eden kitap Ali el-Mütteki’nin Kenzil Ummal’ıdır(65.000 hadis) .Suyuti ise elde ettiği bütün hadisleri toplamak için uğraşmış Cev-ül Cevami adını verdiği eserinde 100.000 hadis toplamış ve tamamlayamadan vefat etmiştir.
Hadislerle İlgili Bazı Terimler
Sahih Hadis : Resulullah (s.a.v) ait olduğuna teknik açıdan herhangi bir şüphe ve tereddüt bulunmayan hadis demektir.
Hasen Hadis: Adalet cihetiyle sağlam olmakla beraber zabt yönünden bazı zaafları bulunan ravi yada ravilerin bulunduğu senede sahip olan hadistir.
Zayıf Hadis: Hadis ravileri, sahih ve hasen hadis ravilerinin vasıflarını taşımayan hadislerdir.
Mevzu hadis : Uydurulmuş ve hadis diye ortaya atılmış sözdür.
I. BÖLÜM
HADİS İLMİ ve BAZI ÖZELLİKLERİ
A-Rivayetü’l Hadis İlmi : Peygamberimizin sözlerini, fiillerini, takririlerini ve hallerini, bunların rivayet ve zabt edilişini gösteren ilimdir. Bu ilim dalı hadis naklinde hatadan uzak kalmak temeli üzerine yapılmış çalışmaları sergilemektedir:
B- Dirayetü’l Hadis İlmi:Sened ve metn durumlarını anlamaya imkan veren kaideler ilmidir. Bu ilmin amacı Peygamberimizin (s.a.v)hadislerini karıştırılmaktan, tedlisten ve iftiraya uğramaktan korumaktır. Bu ilim sayesinde:
- İslam dininin tahrif ve tebdilden korunması tam olarak sağlanmıştır.
- Tespit ettiği kaideler, hadis rivayetinde gerekli titizliğin gösterilmesini sağlamıştır.
- Zihinleri hurafeden arındırmakta büyük faydalı sağlamıştır.
C- Hadis İlminin Gelişmesini Sağlayan Sebepler
Hadis ilmi ve branşlarının oluşması ve gelişmesi, şüphesiz Hadisin İslam sistemi içindeki yerine ve önemine bağlı olarak tebliğ görevi zaruriyetinden kaynaklanmıştır. Ashab-ı Kiram efendilerimiz gelen vahyi öğrenmek için gösterdikleri iştiyak, unutulmamalıdır ki daha çok onu yaşama ve onunla amel etmek içindir. Bilginin unutulmaması içinde uygulamaktır. İşte günümüz müslümanı ve arı saadet müslümanı arasındaki en büyük fark budur
Hz. Peygamberin tebliğini öğrenen ve amel olarak işleyen ashab için en zevkli iş, öğrendiklerini bir başkasına anlatmak, böylece sünnetin yayılmasına ve yaşanmasına yardımcı olmaktı.
Kuran’ın müslümanlar tarafından iyice anlaşılmasından sonra hadislerin yazılmasına müsaade edilmesi, herkesin bildiğini birbaşkasına tebliğ etmesine dair ilk müslümanlar arasındaki alışkanlık ve Hz. Peygamberin konuya ait teşvik ve tavsiyeleri hadislerin müslümanlar arasında sözlü-yazılı nakledilmesi gibi bir ilmi faaliyeti başlatan ve nesiller boyu sürdüren gerçek sebep olmuştur.
Hadis ilimlerinin doğup gelişmesine vesile olan bir başka husus Resulullah’ın “Bile bile her kim bana isnad ederek yalan uydurursa cehennemdeki yerini hazırlasın” şeklindeki tehdididir. Bir başka ifade ile Hz. Peygambere söylemediği bir sözü isnad etmeme dikkatidir. Bu tehdit hadis uyduranları tamamen önleyememişsede bunları engelleyen bir sebep teşkil etmiştir. Çünkü hadisin sahihini zayıfından ayırt etmeye imkan verecek ilmi tedbirlerin alınmasını başka bir ifade ile yeni ilim dallarının gelişmesini sağlamıştır.
Sahabe efendilerimiz üzerinde yukarıda zikredilen hadisin etkisi çok fazla
olmuştu. Birçok sahabe hadis rivayet temekten kaçınmıştır. Bunun sebebi tebliğ yapmaktan kaçmak değil Peygamberimizin bu tehdidiyle karşı karşıya gelmemektir.
Her sahabi efendimizin rivayet ettiği hadis sayısında haliyle faklılıklar vardır. Bunun birçok tabii sebebi vardır. Şu unutulmamalıdır ki ashab-ı kiramın sünnet bilgisi rivayet ettiği hadis sayısıyla ölçülemez.
Hadisler Kelimesi Kelimesine Aynen Rivayet Edilmiştir
Lafzan (kelimesi kelimesine aynı) rivayet edilmiş olmak, mana olarak rivayet edilmiş olan hadise tercih sebebidir. Ancak gerek sahabi efendilerimiz gerek sonraki nesilden ravilerin çoğunlukla hadisleri manen rivayet etmiş oldukları bir gerçektir. Aslında bu konuda Hz. Peygamberin bizzat izni vardır “Manayı bozmadığınız, helali haram, haramı helal kılmadığınız sürece hadisi mana olarak rivayet etmenizde bir sakınca yoktur” Bu müsaade hadis rivayetini lafzi olması mecburiyetinden kurtarmış ve mananın bozulmaması kaydına bağlamış, öylece işi oldukça kolaylaştırmıştır.
Hadisi mana ile rivayet edebilme imkanına rağmen sahabe öteki nesillerden ravilerin hadis rivayetinde gösterdikleri dikkat ve titizlik onların bu konuya verdikleri önemi gösterir.
Bugün artık kimse manen hadis rivayet etmeye kalkışamaz. Kitaplara geçmiş lafızlara kullanmak zorunluluğu vardır.
D-Keşfedilen Medoloji: İsnad Sistemi
İsnad, hadisi ilk söyleyene yükseltmek yani bu irtibatı sağlayan ravileri sırasıyla ve haddesena, enbeena, ahberena, an, enne gibi rivayete mahsus terimlerle saymak demektir. İsnadın zıddı irsaldir. İrsal, hadisi arada vasıta olmasına rağmen vasıta yokmuş gibi doğrudan söyleyene ulaştırmak demektir.
İsnadı “ medar-ı ilmi hadis “( hadis ilminin üzerinde döndüğü temel ) diye tanımlamışlardır. Nitekim Abdullah İbn Mübarek de “İsnad dindendir .Eğer isnad olmasaydı her rasgelen aklına eseni rivayet etmeye kalkışırdı”demiş hadis ilminde her şeyin sağlam temel üzerine oturtulduğunu ifade etmiştir
İsnadın hicri I.asrın ikinci yarısında yavaş yavaş aranmaya başlanması sonucunda daha çok tabiilerce ve az da olsa sahabilerce hadislerin tahkiki ve Resulullah dan duyandan duymak maksadıyla “rıhle” denen ilim yolculukları başlatılmıştır. Ebu Eyüp el-Ensari’nin kendi bildiği bir hadisi Resulullah’tan duyan kişi olarak tanıdığı Ukbe b. Amir’e sormak, yani ilk raviden dinleyip bilgisini tahkik etmek için Medine’den Mısır’a gitmesi bu noktadaki sahabilere ait hassasiyeti ifade eder.
İsnad sistemi kabul etmek gerekir ki rivayet anarşisine karşı alınmış köklü ve bilimsel bir tedbirdir. Öyle bir tedbirdir ki hiçbir uydurmacı ve yalancı yakasını kurtaramamış mutlaka açığa çıkmıştır.
Ancak bir noktayı belirtmeden geçemeyiz ki İsnad sistemi sadece hadislerin hadis kolleksiyonlarında yazılmasına kadar işletilmiş, daha sonra terk edilmiş bir sistem değildir.
Ayrıca hadis alimleri hadisin sadece sened kısmıyla uğraşmamış metn kısımlarıyla da ilgilenmişlerdir. Öte yandan ilmi zihniyetin tam bir belirtisi sayılması gerekli olan “isnadı sahih olan bir hadisin gizli bir kusuru bulunabileceği ve işin ehli olmayanların bir hadisin senedini sahih görmekle hemencecik metninin de sahih olduğuna hükmedivermemesi gerektiği fikri” hadislerin ortaklaşa benimsedikleri bir görüştür
Bununla beraber, sened tenkidine oranla hadisçilerin metin tenkidini daha sınırlı tuttuklarını söylememiz gerekmektedir.
E - İslami İlimler ve Hadis İlmi
Hadis ilminin belli başlı bazı özelliklerine ayırdığımız bu bölüme başlamadan önce, onun öteki islami ilimler arasındaki yerine değinmek istiyoruz. Zira hadis ilmi geçekten İslam dünyasında doğup gelişen ilim dallarına gerek metod gerekse malzeme ve kaynak olarak büyük ölçüde tesir etmiştir
Tarih, coğrafya ve eski Arap edebiyatı dallarının esas kaynağı Kur’an ve hadis olmuştur.
Unutulmamalıdır ki hadis Fıkıhtan lügate kadar uzanan ilmi ve edebi branşlara sadece malzeme olarak değil her şeyden önce inkar edilemez biçimde USUL bakımından tesir ve öncülük etmiştir. Çünkü hemen her ilim isnad sistemini kullanmayı hadisten ve hadisin kriterlerine göre almış ve kullanmıştır. Bu yüzden hadisin belli bir tesirinin bulunmadığı hiçbir islami ilim yoktur
Öte yandan İslam düşüncesini modern çağın ihtiyaçlarına ve anlayışına göre yeniden kurmakta yine Kur’an ve bilhassa hadise dayanmakla mümkün olabilecektir. Çağın ihtiyaçlarına verilecek islami cevap, hadisin (daha geniş ifadesi ile sünnetin) yeniden yorumlanmasına dayanan ilmi branşların geliştirilmesiyle kabildir. Aksi halde Kur’an ve hadis asıllarına dayandırılmayan teşebbüsler akim kalmaya, teşebbüs sahipleri de boş yorgunluğa ve başarısızlığa mahkumdurlar. Her çağda yeni, her zaman taze her yerde dinamik olan islam, ancak Kur’an ve hadise dayandırılmış çağdaş gayret ve yorumlarla geçmişte olduğu gibi- ilim alanında üstünlük ve egemenlik sağlayabilecektir.
HADİS İLİMLERİ
Hadis İlmi içinde mevcut bilgi alanlarından, müstakil araştırmalara mevzu teşkil edecek muhtevada olanlarının bir kaçını kısaca tanıtmakta - konu bütünlüğü açısından-fayda görmekteyiz.
A. Cerh ve Tadil İlmi
Bu ilim dalında hadis ravilerinin kusurları ve meziyetleri özel terimlerle incelenir. Yani ravilerin doğruluk ve güvenirlik yönlerinden durumları ortaya konur.
Bu dal, hadis ilimleri içinde aşağı yukarı en gelişmiş bir branştır.
B. Hadis
Hadis Ravileri İlmi. Bu ilim ravilerin hadis rivayeti bakımından tanıtımını yapar. Bu bir anlamda raviler tarihi demektir.
C. Hadislerin Vürud Sebepleri İlmi
Bu ilim hadislerin vürud sebeplerini yani niçin neden dolayı söylenmiş olduklarını tespit etmeye çalışır. Nüzul sebeplerini bilmek Kur’an ayetlerini anlamak bakımından ne kadar lüzumlu ise, vürud sebeplerini bilmekte hadisleri doğru anlamak ve değerlendirmek bakımından o kadar lüzumlu ve önemlidir.
D-Garibu’l Hadis ilmi
bu ilim, hadis metinlerinde geçen, az kullanıldığından dolayı anlaşılması zor kelimelerin açıklanmasından bahseder. Bu, bir çeşit hadis lügat niteliğindedir. Hadislerin kapalı kalan açıklanmasını sağlar.
E -İlelu’l Hadis İlmi
Dış görünüş itibariyle sahih denebilecek herbir hadisin sıhhatini zedeleyen ve ancak konunun mütehassısları tarafından anlaşılabilecek gizli kusurlardan bahseden bir daldır.
Bu gizli kusur hadisin senedinde, metninde veya her ikisinde birden olabilir.
F-Muhtelifu’l Hadis İlmi
Bu Hadisler arasında görülen mana ihtilaflarını inceleyen bir ilim dalıdır. İhtilafların bir kısmı bağdaştırılabilir cinsten bir kısmıda bağdaştırılamaz cinstendir. Hadis ilimlerinin en çetrefili olduğu kabul edilen bu branşın her İslam bilgini tarafından bilinmesinin gereğine de ayrıca işaret edilmiştir.
2.BÖLÜM
Başlangıçtan Günümüze Kadar Hadis İlmini Geçirdiği Devreler
I - Edebiyat ve Eleman Olarak
Hadis ilimleri tedrici bir gelişme göstermiştir. Bu gelişmeyi belli dönemler içinde şöyle sıralayabiliriz.
A-Doğuş Dönemi
Bu dönem hicrin 1. Asrın sonuna kadar uzanan sahabe asrıdır .Bu devirde hadis çalışmalarını anlayabilmek için önce sahabeyi tanımak gerekir
Sahabe: Ashab-ı kiram hadis rivayeti bakımından iki kısma ayrılmaktadır. Binden fazla hadis rivayet etmiş olanlar Müksirun, binden az rivayet etmiş olanlar Mukirun diye tanımlanır. Muksirun 7 sahabe efendimizden oluşmaktadır. Ehli sünnet bilginlerince Rasulullahı görme mutluluğuna ermiş olan ashabı kiram, hadis rivayeti bakımından güven ve itimada layık kabul edilmiştir. Bunun için onlar tenkid(cerh ve tadil )dışı bırakılmıştır. Sahabe asrından oluşan bu ilk doğuş döneminde iki önemli olayla karşılaşmaktayız. Biri hadislerin ashabı kiram tarafından ezberlenmesi öteki ise hadislerin yazıya geçirilmesidir.
Sahabenin Hadis Ezberleme Sebepleri
-Zihinlerinin temizliği ve zekalarının kuvveti
-Dini savunma duygusu ve gayreti
-Hadisin islamdaki önemi
-Hadislerin üslubu ve kolay anlaşılması
Hadisin yazıya geçirilmesi meselesi Bilginin korunması ve gelecek nesillere nakledilmesinin önemli vesilelerindendir. Peygamberimiz ilk önce hadislerim yazılmasına izin vermemiş, sünnetin ezberlenemeyecek kadar çoğaldığını görünce yazılmasına müsaade etmiştir. Hem izin hem de yasağın gerekçesi olabilecek bir sebebe ihtiyaç vardır. Bu sebep ; Kur’an dan başka bir şeyin öğrenimine düşkünlük gösterilmesi ve bu yüzden Kur’an’ın terk edilmesi endişesidir
Açıkça ortaya çıkmıştır ki ilk asırda hadislerin yazılmasının hoş karşılanmaması Allah’ın kitabına bir başka şeyi eş tutmamak yada bir başka şey dolayısıyla Kur’an’la Meşgul kalmaktan uzak kalmamak içindir.
Hadislerin Yazıya Geçirilmesinin Bazı Faydaları
Söz konusu Faydaları üç noktada özetlemek mümkündür
B - Tekamül Dönemi
Bu devre 2. Asrın başından 3. Asrın evveline kadardır. Hadis ilmileri bu devrede tekamül etti. En önemlileri şunlardır:
-İnsanlarda hıfz melekesi zaafa uğradı.
-Senedler uzadı ve zamanın uzaması ve hadis ravilerinin çoğalması sebebiyle tarihler artı.
-Siyasi bakımdan Şii, revafız, havric itikadi bakımdan da mutezile, cebriye doğru yoldan sapmış .
Bu olumsuz gelişmeler karşısında İslam alimleri gayrete geldi ve muhtemel her zararın önüne geçebilecek tedbirler aldılar
-Resmi Tedvin : Ömer bin Abdulaziz eyaletlere hadis olarak ne biliyorlarsa yazmalarını ve zayi olmaması için bir araya toplamalarını emretti.
-Cerh ve tadil: Hususunda alimler daha geniş çalışmalar yaptılar.
-Ehli hadis olarak tanınmayan kişilerden hadis kabulünü durdular.
-Gizli illetlerini açığa çıkarmak için hadisleri inceden inceye araştırdılar. Her yeni şekil için yeni bir tarif ve hükmünü açıklayan bir tarif ortaya çıkardılar.
C-Hadis İlimlerinim Ayrı Ayrı Telif ve tedvin dönemi
Hicri 3. Asırdan 4. Asrın yarısına kadar sürer. Bu devre tasnif asrıdır, hadis edebiyatının altın çağıdır. Çünkü bu asırda sünnet ve sünnetle ilgili ilimler tam anlamıyla tedil ve tasnif edilmiş, hadis kitaplarının en değerlileri Kütübü Sitteler bu devrede telif edilmişlerdir.
Kütübü Sitte ve Müellifleri
Bu dönemde görülen musannif eserlerin en meşhuru ve en muteberi hiç şüphesiz, başta Buhari’nin Sahihi olmak üzere Kütüb-ü Sitteye dahil diğer kitaplardır.
Buhari, Müslim El Hacca Bin Kuşeyri (El camiul sahih), Ebu Davud (Sünen), Tirmizi, Nesai (Mücteba), İbni Mace .
D - Bereketlenme Dönemi
İşte bu devirde hadis ilimlerini içine alan eseler telif edilmiş ve hadis ilimleri konusunda tedvin faaliyetleri iyice gelişmiştir.
E-Olgunlaşma Dönemi
Bu devre 7. Asırdan 10. Asra kadar devam eder. Bu dönemde hadis ilimlerine ait eserler tam kemaline ulaşmıştır. Bu ilmin bütün nevilerini içine alan eserler ortaya konmuştur. Buna ibarelerin tehzibi ve meselelerin dikkatle yazılması da ilave edilmiştir.
F-Duraklama Dönemi
Bu dönem 10. Asırdan 14. Asra kadar sürer. Bu dönemde ilmi meseleler üzerinde çalışma tasnif ve yenilikler getirilmemiştir. Nazım ve nesir olarak hadis ilimlerinde özet çalışmalar çoğalmıştır. Bu dönem alimlerini, konuların derinliklerine girmeksizin önceki müelliflerin sözleri üzerinde lafzi münakaşalar meşgul etmiştir
G-Uyanış ve Müsteşriklere Cevap Teşkil Eden Çalışmalar dönemi
14 asırdan günümüze kadar dönem içinde, İslam dünyasının şark ve garp ile temasının neticesinde ortaya çıkan tehlikeler, hele hele askeri istilalarla meydana gelen fikri istilaların her türlü tehlikenin fevkine çıkarttığı fikri tehlikeler karşısında müslümanlar uyandı. Sünnet etrafında müsteşrikler tarafından ortaya atılan ve ecnebi hayranları tarafından da aynen iktibas edilen ve benimsenen birtakım desiseler ve şüpheler baş gösterdi. Bu ecnebi hayranları bahis konusu şüpheleri mırıldanmaya ve nakletmeye başladılar. Şüphe belirtilen bahisler etrafında eserler yazmak, onların yanlış ve iftiralarını reddetmek gerekmekteydi. Keza mevcut hadis ilimleri hakkında telif usulü de yenilemeyi gerektiriyordu. Binaenaleyh ulema bu gerekleride yerine getirdiler ve faydalı ve gerçekten orijinalitesi olan eserler artmaya başladı.
Özet bilgi vermek ve anlaşılır olmak, takdir edileceği gibi zorluğu yanında konunun bazı noktalarının ihmali bazılarına da şöyle bir temas edip geçivermeyi gerekli kılar. Kanaatimiz odur ki Hadislerim çağdaş ihtiyaçlara cevap verebilen yeni ve sıhhatli değerlendirmeler ne kadar yapılabilirse o kadar faydalı olacaktır. Zira korkunç bir süratle İslam dışı bir yaşayışa kaymakta olan insanımızı sünnet çizgisine çekebilmek, sünneti yaşanabilir bir yorumla topluma takdim etmekle mümkün olabilecektir. Gerçekten günümüzün en ciddi meselesi, sünnet bilgisine sahip olmaktan çok sünneti yaşama iradesini gösterebilmektir. Unutulmamalıdır ki “Sünnete sarılmak” bir inceliktir, kabalığa ve katılığa alet edilemez. “ Alemlere rahmet olarak gönderilmiş” bir peygamberin sünnetini yaşayanların yada bu davada olanların, herşeyden önce her konuda dikkat etmesi gereken husus nezaket ve zarafettir. Tekrar edelim ki fikri temeller dayanacak her fikri hareket, yeni baştan sünnet eğilmek, onu yeniden yorumlamak ve uygulamakla mümkün olacaktır. Bunun yolu da çokça hadis okumak ve onu anlamaya ve yaşamaya çalışmaktır. Çünkü “Sözlerin en güzeli Allah’ın sözleri, yolların en doğrusu Hz.Muhammed’in yoludur”