Türkiye'nin En Kapsamlı Kitap Özetleri Web Sitesi |
Tarih Biyografi
100 SORUDA
BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
Yazarı : Hekimoğlu İSMAİL
A) İttihad-I Terakki İle Üstadın İlişkisi Var Mıydı?
İttihad-ı Terakki ilk kez 1895'te Ermeni harekatı karşısında varlığını belli etti. Bunlara Osmanlı’da ilk siyasi parti de denilebilir. 1897’de haklarında soruşturma açıldı bir kısmı sürüldü, bir kısmı Paris’e kaçtı. Jöntürklerle bütünleştiler. Gayeleri 76 anayasasını yürürlüğe koydurmak ve meşrutiyeti tekrar ilan ettirmekti. Bu nedenle Sultan II. Abdülhamid’e muhaliftiler.
Hazret-i Üstad bunların faydalı fikirlerini desteklemiş; kavmiyetçilik, din düşmanlığı, Batı taklitçiliği gibi konularda da karşı çıkmıştır.
Osmanlı Devleti’nde yeniçeri isyanı çoktur. Ama ordunun ilk defa siyasete karışması başka partilere hayat hakkı tanınmaması, siyasi enaniyetle hedefe yürüme İttihat ve Terakki ile başlamıştır.
II. Meşrutiyet’in verdiği imkanlarla 1913’te siyasi parti haline gelen bu cemiyet Bab-ı Ali baskını ile iktidarı ele geçirip Enver, Cemal ve Talat üçlüsü Devlet idaresini ele aldı ve 1918’de devletle birlikte yıkılıp gittiler.
B) Hazret-I Üstad Kürt Müydü? Zira Mahkemelerde
Said-i Kürdi Deniyordu.
İnsanın anadili onun ırkını tayin eder. Üstadın anadili Kürtçe olduğundan Kürt diyenler olmuştur, fakat aslı seyyidtir.
C) Kürt Devleti Kurmak İstemiş midir?
Kendisine yapılan devlete isyanla alakalı tekliflere tepki gösterip ayaklanma niyetinde olanları da vazgeçirmiştir.
D) Daru’l Hikmeti’l İslamiye Nedir?
1918’de Sultan Reşad’ın fermanı ile Şeyhülislam Musa Kazım kurmuştur. 1922’de kapatılmış olan bu teşkilata İslam Akademisi veya Yüksek İslami Şura da denilebilir.
E) Üstad II. Abdülhamid’e Karşı Çıkmış Mıdır?
Üstad kendisiyle görüşmemiş, dilekçeyle başvurmuş, Şarktaki durumu anlatmış ve üniversite açmasını teklif etmiştir. Yıldız Sarayı’nın da Üniversite yapılmasını maddi manevi kalkınmaya hız verilmesini istemiştir.
Lozan Anlaşması’ndan sonra gelecek dini yasakları hisseden bir kısım münevver zamanı tayin edemediklerinden hata edip taşları II. Abdülha-mid’e atmışlardır. Üstad “Maksat doğru fakat hedef hata “ diye buyurmuştur.
F) Teşkilat-I Mahsusa Nedir? Üstad’ın İlişkisi Var Mıdır?
Haber alma servisi bugünkü M. İ. T Ortadoğu’nun zengin petrol yataklarına sahip olmak isteyen İngiltere Osmanlı Devleti’ni bölüp parçalamak istiyordu. Lawrens gibi pek çok casus Ortadoğu’da cirit atıyordu. Buna mukabil Enver Paşa Müslüman birliğini temin etmek gayesiyle Teşkilat-ı Mahsusa’yı kurdurmuş, dünya Müslümanlarının ecnebi devletlere karşı cephe alıp güç olabilmesi için Ortadoğu ile beraber Hindistan, Endonezya, Afganistan ve Afrika ülkelerine adamlar gönderilerek bazen Panislamizm bazen Pantürkizm havasında güç toplamaya çalışıyorlardı. Ecnebilerin de en çok korktuğu kelimeler bunlardı. Bunun için her türlü birlik ve beraberliği önlemeye çalıştılar. İttihatçıların başa geçmesi ve Nazım ve Mahmud Şevket paşaların öldürülmesi herşeyi bitirdi.
İttihad-ı İslamla alakalı pek çok konuşmalar yapan Üstad bu çalışmaları nedeniyle Teşkilat-ı Mahsusa safında zannedilmiştir.
Üstad’ın teşkilatla, teşkilatın da bu günkü MİT ile alakası yoktur.
G) Tevhid-I Tedrisat Kanununu Açıklar Mısınız?
3 Mart 1924’te kanun kabul edildi. Öğretim ve eğitimin bütünü MEB’e bağlandı.1924’te yayınlanan bir genelge ile dini esasa dayalı eğitim ve din propagandası yasaklandı. Okullardan dini semboller ve işaretler kaldırıldı, 1 Haziran 1926 yılında okulların bütününe Mustafa Kemal’in resminin asılması emredildi, işte bu sırada azınlık okullarında kıyamet koptu. İsa (as), Meryem Ana’nın resimler asılmayacak bunların yerine Atatürk resmi asılacak. Her okul bulunduğu devlete müracaat etti. Gelen cevap enteresandı. Türkiye’de din yasağı yerleştirebilmek için yardımcı olacağız.”Bilindiği gibi azınlık okullarda sivil elbise giymiş rahipler, rahibeler ve papazlar öğretim üyesi idi. Bunlardan mutaassıp olanlar “hayır” cevabı verdiler. Onlar için azizeler odası yaptılar. Hristiyanlıkla ilgili resim, heykel ve işaretleri bu odaya yerleştirdiler.
H) Bediüzzaman Mevcut Eğitim Sisteminin Dışında
Bir Eğitim mi Getiriyor?
Eğitim nedir? Eğitim önceden belirlenmiş amaçlara göre insanların davranışlarında değişmeler sağlayan planlı faaliyetlerdir. Öyleyse her devlet önceden belirlediği amaçlara göre halkı eğitir. Bundan dolayı devletlerin eğitim sistemi farklı farklıdır. Peygamberimiz Allah’tan başka ilah yoktur diye işe başlamış. Demek başka ilahlar edinenler de varmış. Nemrut firavun gibi insanlar nefis, kötü alışkanlıklar vs. Bir bakıma İslami eğitim putları devirirken öte yandan insanı Allah inancına bağlıyor. Anayasada yer alan Atatürk milliyetçiliği ahlak, maneviyat, kültür, laiklik, cumhuriyet, demokrasi gibi kelimelerle yeteri kadar tarif edilmemiştir. Herkesin anlayışı farklı farklıdır. Eğer 70 senede 5-10 kelimede ittifak sağlanamadıysa bu nasıl eğitimdir.
Bediüzzaman 1400 senelik İslami eğitimi devam ettirmeye çalışmıştır. Kuran’a bağlı ilimlerin yanında okul ders kitaplarının da doğru hedeflerini göstermiş, inkarcılık yerine Allah’a imanı ve O’na itaati göstermiş ve anlatmıştır.
Risale-i Nur’lar Müslüman halka İslamiyet’i öğretiyor ki gerçek eğitim de budur.
İ) Kültür Mü Yoksa Zihniyet Değişikliği mi?
Her milletin kendine ait kültürü vardır. Aynı şeyi kıtalar için de söyleyebiliriz. İslamiyet ise bunların dışında bir kültür ortaya koyar. Fakat kültürler arasında sınır olmayacağından bunlar az-çok birbirlerine karışır. Böylece bir “Dünya kültürü” ortaya çıkar.
Her zaman zayıf kuvvetliyi taltif eder. 19. asırda şiddetlenen Batılılaşma cereyanı zayıf Osmanlı’nın güçlü Avrupa’yı taklidinden ibarettir.
İslam’ın emrine girmeyen akıl pozitivist aklın emrine girer.
Şurası hiçbir zaman unutulmamalı ki; her başarıda her üstünlükte bir veya birkaç tane İslami hikmet vardır.
Dinle aklı bütünleştiremeyenlerden hikmet ve meziyetler kaçıp Avrupa pazarlığında kendilerine müşteri bulurken Müslümanlar da Avrupa’ya pazar olmuş.
Eğitim, kültür ve zihniyet değişikliği… Bu üç kelimede soruların bütünü düğümlenmiş.
Ekseri Müslümanlar eğitimden, kültürden, zihniyet değişikliğinden öylesine uzak ki;insan gayri ihtiyari soruyor.”Neye yakınlar”
J) Devlet Felsefesi Veya Resmi İdeoloji Olmalı mıdır?
Atatürkçülük hem devlet felsefesi hem de resmi ideoloji olarak kabul edilmiştir. Fakat Atatürkçülük tartışmaya açık değildir. Böylece akıldan ilimden uzaklaşıp dogmatik bir hal almıştır. Bu sebeple devletin Atatürkçülük anlayışı ile bir kısım zümrelerin “sınıfların” hatta insanların Atatürkçülük anlayışı arasında farklar vardır.
Sosyalistler de kapitalistler de Atatürkçü geçiniyor. Birbirine zıt ekonomik sistemlerin Atatürkçülükte müşterek nokta bulmaları mümkün değildir. Kaldı ki sosyalizm de kapitalizm de yerini yeni sistemlere terkediyor. Peki;Atatürkçülük halen 1938’deki halini devam ettirecek mi?
Evet, Osmanlı kurulurken dinle akıl bir bütündü. Osmanlı yıkılırken akıl, mektep ve medrese, seccade ile tezgah birbirinden ayrılmıştı. Türkiye Cumhuriyeti ise Batılılaşma cereyanı ile sadece akla istinat etmiyordu. Çünkü Batı Hristiyandı. Dolayısı ile İslam medeniyetinden Hıristiyan Medeniyetine geçiliyordu. Bunun için camiler boşaldıkça kahveler doluyordu.
Demek ki Osmanlı Devleti gerileme devrinde din ve aklı birbirinden ayrılması ne kadar hatalı ise cumhuriyet devrinde aklın batının emrine verilmesi de o kadar hatalı olmuş.
Bugün 70 yaşındaki devlet anarşinin, enflasyonun, işsizliğin, emperyalizmin elinde sarsılmaktadır.
K) Said Nursi Zamanında Sağcılık-Solculuk Çok Yaygındı, Nurcular’a Sağcı Diyebilir miyiz?
Sağcılık solculuk Avrupa’nın içimize attığı oyundur. Müslüman sağcı-solcu olmaz. O sadece müslümandır.
Kuran’ı Kerim’de geçen ashab-ı yemin,ashab-ı şimal yani kitabı sağından veya solundan verirler tabiri ahirete aittir.
L) Bitaraf Ne Demek Ve Müslüman Tarafsız Olur mu?
İnsan pek çok olayda tarafsız olabilir. İdeolojilerde,rejimlerde taraf tutmayabilir. Fakat İslamiyet’te bir rejim veya ideoloji mukayese ve mücadele planına gidilirse “İslam dan taraf” İslam dan yana olmak mecburiyeti vardır. Çünkü İslam’dan yana olmayan İslam’a karşıdır.
Amma öğrenmek niyetiyle sorular sorulabilir.
-Gerçekten melekler var mı?
Bu soruyu cahile değil de alime sorarsa niyeti iyidir. Gayesi öğrenmektir. Mesul olmaz.
Ayet ve hadis mealleri tenkit edilebilir. Müslüman’ın da tenkit edilecek yönleri bulunabilir. Fakat ayet, hadis ve bizatihi İslamiyet tenkit edilemez.