Türkiye'nin En Kapsamlı Kitap Özetleri Web Sitesi

Tarih Biyografi

İLİM BELDESİNİN KAPISI: HZ. ALİ

Yazar : Necip Fazıl KISAKÜREK
Yayınevi : Büyük Doğu Yayınevi
Baskı : İstanbul / 1994 / 368

HİCRETE KADAR

Erkek güzelliğinin en çarpıcı çizgileri içinde 30’luk bir genç... Dalgın ve simsiyah gözleri yere eğik, vakarlı adımlarla, daracık Mekke sokaklarında ilerliyor. Öbürlerine göre biraz daha halli bir evin önünde durdu ve kapıyı çaldı. Aralanan kapından bir çocuk çığlığı gelmekte içeriden... Gülümseyerek aralanan kapıdan içeri girdi.

Asiller çevresi Kureyş Oymağı’nın ulularından Ebu Talib’in evidir bu. Öteden beri kutlu bildikleri, fakat henüz gerçek manasından uzak bulundukları Kabe’nin kureyş adına idare ve muhafaza temsilciliğini yıllarca elinde tutan Ebu Talib. İbrahim peygamberden bütün zaman ve mekanın peygamberine kadar babadan oğula Kureyş’in nur kolundan Haşim’in torunu ve Abdulmuttalib’in çocuğu Ebu Talib...

Babasız Hak Resül İsa Peygamberin doğumuyla başladığı sanılan zaman hesabının 599.yılı...13 recep cuma

Mekke’den Hicretine 23 yıl bulunan güzeller güzeli mukaddes genç amcası Ebu Talib’i bir oğlan çocuğa baba olduğunu haber almış ve doğru onun evine koşmuştur.

Ebu Talib’in zevcesi, yine Haşim soyundan Esed kızı Fatıma bir rüya görmüştü: evi nurla taşmış... Etraftaki dağlar Kabe‘ye doğru secdede... Eline 4 kılıç veriyorlar... Bunlardan biri gökyüzüne çıkıyor; biri suya biri toprağa düşüyor ve biri de aslan oluyor ve heybetinden bütün yaratıklar ürküp kaçmaya başlıyor. Fatıma rüyada korkuyla ellerini uzatıyor, birden bire karşısında Allah’ın Sevgilisini buluyor ve onun ellerine yapışıyor...

Yengesi, rüyadan 4 ay sonra yeğenine şöyle demişti: Gebeyim oğlum! Dua et de çocuğum erkek olsun.

Evet o dönem de hiç bir anne çocuğunun kız olmasını istemiyordu, çünkü biliyordu ki ciğer paresi diri diri toprağa gömülecek. Bunun için yeğeninden dua istiyordu. O da şu cevabı veriyordu: “Doğacak erkek çocuğu bana bağışlaman şartıyla dua ederim!”

Evet demişti yenge, erkek olsunda sana bağışlayayım!

Evet Ebu Talib’in bir erkek çocuğu dünyaya geldi. 10 yıl sonra gök ve yeryüzünün bütün manalarını, yüzeye pırlanta taşlar oturtur gibi insan ruhuna kazıyacak olan Kainatın Efendisi sordu:

-Yavruya ne isim koydunuz?

-Zevcem dedi, Ebu Talib: Babasının ismi olan Esed’i -aslan- uygun gördü, ama ben Ali -yüce- adını tercih ettim .

-Güzel isim...İkinciside Haydar -aslan- olsun...

Fatıma rüyasında aslan gördüğü için bu teklif çok beğenildi.

Hiç bir çocukta görülmemiş bir hali var. Mesela gecenin başında uykuya dalıp güneş doğmadan uyanmak alışkanlığıydı... Her türlü haşarılık, haylazlık ondan uzak... Bütün bu hallerine bakıp söyleşiyorlar.

-Bu çocuk, akıl, ahlak, kuvvet ve cesarette bir tane olacak!...

Ali 7 -8 yaşlarında var yok. Ebu Talib’in evinde müthiş bir kıtlık ve umumi bir sıkıntı. Bu durumun farkında olan kainatın efendisi amcası Abbas’a gider. Ebu Talib’in durumunu anlatır. Çocuklarından birer tane alıp bakmasını ister. Bu yolla Ebu Talib biraz rahatlayacaktır. Ebu Talib’in evine gidiyorlar. Ebu Talib ısrarcı bir şekilde kendilerine iletiyorlar...

Kainatın Efendisi’ne düşen Allah’ın, çocukluğundan beri “Yüzümü kerimleştirdiği” Hz. Ali’dir.

Çocuk Ali’nin ruh elması üzerindeki ilk ve ince çizgiler, Allah Resulünün eliyle işte bu çığırda çizildi.

Allah Resulü kırk, Ali ise on yaşında. Efendimiz ilk vahiy geldi. Allah Resulü, muazzam bir dehşete düştüler. Mağaradan çıktılar Hira dağından indiler, uçan bir kuşun gölgesi gibi mesafeleri aşarak Mekke’ye girdiler, büyük ve temiz Hatice’nin kapısını vurdular

-Beni örtün, beni örtün!..

Bütün bunlar Ali’nin gözleri önünde cereyan ediyor. Fakat kendisine hiçbir şeyden bahseden yok.

Evet vahiy gelmeğe devam ediyor.

“-Ey örtülere bürülü Nebi!Kalk etrafını uyandır!”

Emir duyuruldu. Efendimiz en yakınlarını dine davet etti. İlk iman eden olgun erkekler arasında Hz. Ebubekir, üçüncü iman eden, kendi çocukluk sınıfına göre yine ilk, Hz. Ali, dördüncüsü de, köleler arasında ilk, Harise oğlu Zeyd...İşte dört tane birinci ve aralarında bir çocuk.

Gizli davet çığırı bu. İslam’ın “defter-i kebir’i” açılmış ve canlarını kurtarmak isteyenleri, yazılmaya çağıran bu defter, bir iane listesi gibi, zorlukla isim bulmaya başlamıştır.

Hz. Ali Yakınlarına Allah Resulü’nde aldığı emirleri iletiyor. Onlara İslam’ı anlatıyor. Müslüman olmalarını istiyordu. Onlar için elinden gelen her şeyi yapmaya hazırdı.

Zaman ilerlemişti. Hicret zamanı gelmiş çatmıştı. Allah Resulü’ne hicret emri gelmişti. Şimdi hicret zamanıydı. Hicret arkadaşı Hz. Ebubekir olacaktı.

Mekkeli müşrikler alemlerin Efendisini öldürme kararını almışlardı. Her kabileden birer kişi seçmişlerdi bu iş için. Allah Resulü’nün evinin önünde beklemeye başladılar. Karanlıkta birisi geldi ve bunların niçin beklediğini sordu;

-Siz ayakta uyuyun, O çıkıp gitti.

Hep beraber içeri daldılar. Allah Resulü’nün yatağında bir vücut...Ellerinde kılıç ve kamalar örtüyü çekiverdiler: HZ. ALİ...

Suikastçılar şok olmuşlardı. Ok gibi kapı istikametinde karanlığa saplandılar. Allah Resulü’nü arıyorlardı.

Mekke’de tek başına kalan HZ. Ali her zaman öncüsü olduğu ve olacağı İslam davasının bu defa aynı ehemmiyetli artçısı vazifesinin başındadır.

Bütün sıkıştırmalara rağmen Haşim ve Abdülmuttalib kolunun en soylu halkalarından Ali’ye daha fazla bir şey yapamadılar.

Hz. Ali Allah Resulü’nde ki emanetleri sahiplerine teslim ederken ilk serinin sonuncu muhaciri olarak Mekke2den çıkmaya hazırlanmakta ...Hz. Ali 23 yaşında Mekke’den Medine’ye hicret etti. HZ. Ali’yi diğer muhacirler gibi Medine’li müslümanlardan biri misafir etti. Ve artık göklerden yere inen nur Medine üzerinde karar kıldı. Peygamber Efendimiz ‘in de Medine’ye gelmeleri Medine’ye ayrı bir hava kattı.

O, Peygamber’in yatağında ölüm tehlikesine karşı kendisini onun yerine koymak gibi belki her sahabiye mahsus fakat yalnız kendisinde tecelli eden bir sadakatlik ve fedakarlık misali olmakla kalmıyor, tek başına her tanesi ateşten bir akrep taban ısıran kızgın kumlar üzerinde 400 km’yi aşıp Allah’ın Sevgilisi’ne erişmek borcunuda yükleniyor.

Bir insan bağrında ne türlü bir aşk iman volkanı fokurdamalı ki bunları yapabilsin ve ateşi, buzlu şerbet diye içebilsin.

“Sen benim yeryüzünde ve cennette kardeşimsin.” Sözleri Allah Resulü’nden iltifat olarak duydu. bu sözlerin sevinciyle yaşadı.

BEDR

İslam’ın en büyük gazası olan Bedr’e “Yevm-ül Furkan” adı verilir. Zira Kur ‘an-ı Kerim’in yüceldiği ve küfrün alçaldığı gün o gündür.

Bedr, Mekke tarafında bir köy ve orada bir kuyu ...

Bundan evvel HZ. Ali’nin sancaktarlığı altındaki peygamber kafilesi oraya kadar uzanmış fakat düşmana tesadüf etmediği için geri dönmüştü.

Bedir’de küfrün safında 100 at, 700 deve ve 1000’den fazla insan...Evet; 3 at 70 deve 300 insana karşı, bütün bunlar... Ortalama bire beş denilebilir. Artık savaş zamanıydı. Kafirler kendileriyle savaşacak kendi kanlarından kendi canlarından insan istediler. Peygamber Efendimiz’de Velid’e karşı Ebu Ubeydebin Harise, Hz: Hamza, Utbeye, Hz. Ali’de Şeybe’ye karşı savaşması için görevlendirdi...Kılıçlar parladı. Ali’nin kılıcı Hasmının silahını mum gibi büken ve eriten bir yıldırım inişiyle her şeyi bitirdi. Şeybe bir darbede diklemesine ikiye biçilen bir odun halinde yere yuvarlandı. Hamza’da Utbe’ye aynı akıbeti biçmekte geç kalmadı.

Evet 3 atı ve 70 devesiyle 300 müslüman, 100 at ve 700 devesiyle 1000 kafiri bir tırpana bin, sırgan kolaylığıyla biçti. Göklerin takva askerleriyle toprağın iman askerleri yanyana...Müslümanların kılıcı uzaktan kendilerine döner dönmez devrilen kelleler. Allah Resulü’nü yerden alıp saçtığı bir avuç kumdan, kendisine zerre değmemiş kafir yoktur.

Ayet Meali:

“-Onu sen atmadın; Allah attı.” Bedir müslümanlarının lehine sonuçlandı.

Bedir ganimetlerinden Hz. Ali’ye 1 kılıç,1 kalkan ve 1 deve düştü.

Bir gün Hz. Ali bir kafirin tepesine kaldırınca, kıskıvrak bağlamış olmaktan kuduran kafir, onun nur yuvası yüzüne tükürüyordu. Bu olay üzerine Hz. Ali derhal kılıcını yere indirerek, haykırdı:

-Ben seni Allah rızası için öldürecektim!Sen yüzüme tükürdün ve nefsimi incittin!Şimdi seni öldürürsem nefsime pay vermiş olurum. Bırakıyorum seni...

İZDİVAÇ

Hz. Ali 23 yaşında Allah Resulü’nün kızı HZ. Fatıma-tül-Zehra-ül-Betül ile izdivaç etmişlerdir.

Gazve dönüşü...Zilhicce ayının 10’u...İlk kurban bayramı...Bayram kılınmış kurbanlar kesilmiş ve artık bayram müesseseleşmiştir. İşte Ali ile Fatıma’nın düğün ayları...

Hz. Ali ile Fatıma arasında ki zifaf aleminin, en ince manalarından biri de şudur ki kapkara insanlığı sabun yerine güneşle yıkamaya memur bulunan nur nesli, ilahi müjde gereğince işte o an yoğrulmaya başlanmıştır.

İlahi hikmet, nurun Allah Resulü’nden doğrudan doğruya erkek oğul vasıtasıyla intikaline manidir. Böyle olsaydı onlarında nebi olmaları gerekirdi. Allah Resulü’nden sonra nebi ve resul yoktur.

Hasan ve Hüseyin...Nur neslinin iki zirve noktası, baba alakasıyla başlangıç noktaları...Artık bağlantı, hep babadan oğula geçe geçe gidecektir. Hz. Ali ve Fatıma’dan 3. Erkek çocuk Muhsin, yaşamayacak, kızları Ümmü Gülsüm ve Zeynep de, nur mirasını, kendilerinden ilerisi olmayan örnekleri kalacaktır.

İlahi vaad ve müjde gereğince nur nesli, Hasan ve Hüseyin’den o türlü dallanıp budaklanacaktır ki, koca İslam zemini üzerindeki en ileri mana kahramanları yetişecek ve hemen her devirde Allah’ın Kemal gayesinin başbuğları bunlardan çıkacaktır. Buhara’dan Endülüs’e kadar milyonlarca seyyid milyonlarca şerif...Ve aynı kandan nice veli...

Hz Ali Uhud Savaşı, Beni Nadr, Hayber Kalesi’nin fethi kısacası bütün savaşlarda bulunmuştur...

Bedr Ehli’nin “Aşere-i Mübeşşere” cennetle müjdelenmiş 10 sahabiden birini seçecekleri muhakkak onlardan hayatta bulunanlarsa, Ali, Zübeyr, Talha, Saad ve Said olduğuna ve son iki dünyadan el etek çekmiş bulunduğuna göre namzetler kendi kendilerine meydanda: Ali, Talha Ve Zübeyr...Ali’nin üstünlüğü ise bir bakıştan belli .Ve müslümanlar yavaş yavaş gelip Hz. Ali’ye Biat ettiler. Hz. Ali Halife...

Hz. Ali’nin Hz. Muaviye ile arasındaki nispete gelince sahabilik derecesinde ondan çok yüksek ve davasında haklı...Fakat burada bir incelik var:

Mutlak surette haklı olan Hz. Ali’ye mukabil Hz. Muaviye haksız değil.

Tezat gibi görünen bu sırrın inceliğini ancak sır idrakine malik bir vicdan sahibi anlar. İçindeki su yarıya kadar dolu bir bardağa bakınca iyimser “Yarıya dolu”,kötümser”yarıya boş” der, aynı incelik.

MALUM DAVADA; HZ. ALİ’NİNMUTLAKA HAKLI, HZ. MUAVİYE’DE HAKSIZ DEĞİLDİR!!!.......

Hadis meali: “-Ya Ali seni seven ancak mü’mindir, sevmeyen münafık..”

“-Ali’ye nazar etmek ibadettir.”

“-Ali’ye muhabbet bana muhabbettir; bana muhabbet ise Allah’a sevgi...Ali’ye düşmanlık, bana, bana düşmanlık da Allah’a adavet..”

 

- - -

   UNONIC - United Names Organisation. smartdots. smart dots for a smart net.