Yazan : John Mc CARTHY
Yayınevi : İlgi
Baskı : İstanbul / 1989 / 283 shf.
İşinizi Ne Gözle Görüyorsunuz?
Bazı Yöneticiler Görevlerini Yanlış Anlar
Yöneticiler, sorumluluk isteyen yeni görevlerinde, tek başına karar
verme imtiyazından hoşlanıyor olsalar da, yalnızlık çekmedikleri o “eski
günler”i özlemeden edemezler. Bu yüzden, “arkadaşlardan biri”ymiş gibi
davranmaya başlarlar. O zaman da, çoğunlukla çevrelerindeki kişilerin saygısını
kaybederler. Laubalilikten nefret doğar diye eski bir atasözü vardır. Astlar
üstlerine saygı duymak isterler.
Subaylara verilen özel haklar, erlerin de yükselip aynı düzeye
varma hevesini artırır.
Karşımızdakinin tüm zeka düzeyini, bizim iyi bildiğimiz bir
konudaki söylediklerine dayandırır, öyle ölçeriz. Başarılı bir yöneticinin
soğuk ve mesafeli olması gerekir de demiyoruz. Ama başarılı yöneticilerin dengeyi
sürdürebilme yeteneğine sahip olduğunu belirtmek istiyoruz.
Yönetici, daha önce elemanlarının aklına gelmemiş yeni çözüm
yolları önerme yeteneğini artırdıkça, astların şeflerinin profesyonelliğine
duydukları saygı da artar. Saygı arttıkça laubalilik azalır.
Hala “İyi Adam” Olmaya Çalışmak
Eğer bir elemanın verimliliği yetersizse, üstü de daha önce
kendisine hiçbir şey söylememişse, üst uyarıda bulunma zorunda kaldığı zaman,
eleman haklı olarak bozulur. Kötü verimliliğin bir başka nedeni de kötü
iletişimdir. Yanlış anlamanın tehlikeleri konusunda ciltler dolusu kitap
yazılmıştır.
Talimatı veren yöneticilerden kaç tanesi birkaç dakikayı
kaybetmeyi göze alıp da elemanından, duyduklarını, dinlediklerini tekrarlanmasını
ister?Böyle yapılırsa iletişim bozukluğu daha başlangıçta ortadan
kaldırılabilir.
Bu belki ilkel bir çare olarak görülebilir ama, birçok durumda iyi
sonuç verdiği de gerçektir.
Eski İşlerden Bir Türlü Uzaklaşamayan Yöneticiler
İş hayatının hemen her kesimindeki yöneticiler neden böyle
davranırlar? Elemanlarının eski işlerini kendilerinden daha iyi yapacağından mı
korkarlar? Bir çok olayda sebep gerçekten budur ama, özürü bulunmayan başka nedenler
de vardır. Bunlardan bir tanesi, yöneticinin eski işini hiç kimsenin kendisinden iyi
yapacağına inanmasıdır! Bu başkalarına duyulan güvenin azlığından, yada başka
bir deyimle, kendi yeteneklerimize abartılmış bir duymamızdan ileri gelir. Bu da,
başka bir yönetici kusuruna yol açar ki, o da elemana hata yapma hakkını tanımama
kusurudur.
Bazı yöneticiler kendilerine bir “üretici” gözüyle bakmakta
güçlük çekerler. Çünkü onlar; yönetici oldukları anda, artık “yapan kişi”
olmaktan çıktıklarını, planlamacı, örgütleyici, birleştirici, değerlendirici
biri haline geldiklerini anlayamamışlardır.
Eski işinden vazgeçemeyen yöneticilerin bazıları da, fıtraten
yapmaya eğilimli oldukları için, makineleri çalıştırmaktan büyük zevk alırlar.
Yöneticilik sorumluluğundan aynı zevki alamadıkları için böyle davranırlar.
Bunların hiç yöneticiliğe getirilmemesi çok daha iyi olurdu elbette. Öte yandan,
daha yüksek düzeydeki yöneticilerin bu yeni yöneticiye yeterli on bilgiyi vermemiş
olma sorumluluğu da ortaya çıkmaktadır.
Merdivene tırmanmakta olan bir insan, ancak son bastığı basamaktan
ayrılmayı göze alabilirse daha yukarılara tırmanır. Nice yöneticinin ilerlemesini
köstekleyen o bildiğimiz cümle dilden dile dolaşmaya başlar: “Onu terfi ettiremeyiz
çünkü yerine geçecek kimse yok!”
Denge Kuramayan Yöneticiler
Dini-ahlaki inanç ve ilkelerini çiğneyen hiçbir profesyonel
yönetici kendine ve kuruluşuna karşı dürüst olamaz.
Yöneticilerin Sözleri, İstemedikleri Kadar Ağırlık Taşır
Yeni bir yönetici, daha yöneticilik pelerinini sırtına ilk defa
geçirirken, yüksek sesle düşünme hakkından hemen feragat etmelidir.
Düşünceler, birer politika olup olgunlaşıncaya, ya da bir talimat
olarak bildirilmeye hazır oluncaya kadar son derece gizli tutulmalıdır. Çünkü
insanlar her zaman için kötü dinleyicidir. Üstelik bu hepimizin ortak kusurudur.
“Bu İşi Çavuşa Bırak”
Bir askeri komutanlıkta, subayların toplandıkları odanın
duvarına, “İşi çavuşa bırakmayın!”diye sert bir uyarı asılmıştı. Komutan,
emrindeki subayların, uzun yılların tecrübesine sahip çavuşlara ne kadar çok
yaşlandığını gördükçe çileden çıkıyordu. Ne zaman bir cevap istese,
“Çavuşla konuşma” ihtiyacı yüzünden gecikmelerle karşılaşıyordu.
Elbette ki yönetici ayrıntıları elemanlara yaptırmalı, ama
kendisine bilgi verilmesini şart koşmalıdır. Ayrıntıları yapmak başka şeydir,
ayrıntılardan haberdar olmak ayrı şeydir.
Yönetim Dili
Hitap ettiğimiz, derdimizi anlatmaya çalıştığımız insanlar
yönetici olmadıkları için, onlar bizi bir başka dilde dinlerler. Onların dili
“teşvik” dilidir!
Planlama. Diyelim ki bir yönetici adamlarını bir araya topluyor.
Onlara yeni geliştirdiği bir planı açıklıyor. Hiç birşey belirsiz bırakılmıyor.
Kimsenin katkısı gerekmiyor. Sunuş sona erdiği zaman yönetici herkesin kendini
alkışlamasını bekliyor...Ama boşuna bekliyor. Nedeni ortada yönetici, yönetim
dilinde konuşmuştur.
Karşısındakiler ise bu söylenenleri “katkı” dilinde,
“katılma” dilinde dinlemiştir. Aslında akıllarından, “Benim bu plana bir
katkım olmadı ,” diye düşünmektedirler. “Bu konuda bana danışılmadı .Eğer
plan o kadar iyiyse, bırakalım kendisi uygulayıp işletsin.”
Organizasyon. Yönetici yeni organizasyonu anlatırken istenen
yönetim sonuçlarını elde etmek için her elemandan ne yapılmasının beklendiğini
ifade eder. Yönetilen insanlarsa bu yeni yapıdan ne elde edeceğini düşünür.
Entegrasyon. Yönetici bütünleşme dilinde konuşur.
“Entegrasyon” dediği zaman, kafasında bir ekip yaratması düşünür. Elemanların
her biri şöyle düşünür: “Bu uygulamayla ben nasıl bütünleşiyorum?Satrançtaki
piyon gibi mi kullanılıyorum?
Değerlendirme. Hataya düşmemek için yönetici planını
sunarken onların yorumunu “teşvik” dilinde yapmalıdır. Karşısındaki kişilerin
her birine, planın başarısının kendileri açısından ne demek olduğu
söylenmelidir. Yönetici, planında ufak tefe boşluklar bırakmalı, bu boşlukların
doldurulmasına o elemanlar katkıda bulunmalıdır...Böylelikle çalışanlar, ekip olma
duygusunu tadar, takdir edildiklerini hissederler. Ancak o zaman kendilerinin de bu planda
bir katkısı olduğu duygusunu edinirler. Planın, hiç değilse kısmen, kendilerine ait
olduğunu hissederlerse, onun işlerliğini sağlamak için özendirici bir nedene daha
sahip olurlar.
Yönetici, organizasyonu planlarken, yalnız bu organizasyonla
gerçekleşebilecek şeyleri düşünmekle kalmamalı, aynı zamanda yeni yapıyı herkes
için çekici hale getirmeyi de düşünmelidir.
Bazı Yöneticiler Sorumluluklarını Çevreye Yüklerler
Eğitim programının belli amaçları olmalı ve su şekilde
saptanmalıdır: (1) Eski becerileri geliştirmek veya yenilerini kazanmak, (2) Yeni
bilgiler sağlamak, (3) Davranışlarını değiştirmek, (4) Eski ve İstenmeyen
alışkan-lıkları kırmak veya yeni, istenen alışkanlıkları geliştirmek, (5) Bir
yönetim sorununu bertaraf etmek veya çözümlemek.
BÖLÜM 2
Herkese Eşit Davranmak
İnsanları grup halinde ele almak, ortalama bir verim elde edilmesine
yol açar .Bireylere eğilmekse, en yüksek verimi sağlar .Çünkü her birey, en yüksek
katkıyı yapacak biçimde yönlendirilir.
Profesyonel bir yönetici, grubunu tamamen farklı bireylerden
oluşmuş bir bütün olarak görmelidir.
Eleman İş Yapmak İçin Yararlanılan Bir Araçtır
Her birimizin bilinç altında, hayatta ne istediğimize, ne
beklediğimize ilişkin belli belirsiz de olsa bir fikrimiz vardır. Bu amaç ve hedefler
ne kadar belirsiz olursa olsun, onları elde etmemize yönelen bir tehdidi veya tehlikeyi
hemen tanırız. O amaçları köstekleyen herkese veya her duruma şiddetle karşı
koyarız.
Unutmayalım ki, gayri resmi sohbetlerde hep ilgi duyduğumuz konuları
konuşuruz.
Yöneticiler elemanlarının en çok neye ilgi duyduğunu genellikle
anlayamazlar. Karşınızdaki insanın nasıl gözükmek istediğini bilmek
istemiyorsanız, amaç ve hedeflerinin ne olduğunu da asla bilemezsiniz, teklifinizin
hevesle kabul edilmesi için onları kullanmalısınız.
Elemanları Eski Halleriyle Hatırlayan Yöneticiler
Bazı elemanlarımıza baktığımız zaman onları hala yıllar
önceki halleriyle görürüz. Bunun nedeni, ilk izlenimlerin ne yazık ki kalıcı
olmasıdır!.
Çaresi?
1. Yanınızda çalışanların her birine bir görüşme süresi
ayırın .Konuşma arasında ona açıkça, bugünkü amaçlarının ve ileriye donuk
hedeflerinin neler olduğunu sorun.
2. Takviminize bir not alıp yılda iki kere, belki biri doğum
gününüzde, biride tam altı ay sonra, yanınızda çalışan tüm elemanlara yeni bir
gözle, onları yeni tanıyormuş gibi bakıp, yeteneklerini yeniden değerlendirin.
“Ama O Elli Yaşında”
Yaşlıları kapıya koymak gerekir, nedeni de onların tecrübe ve
bilgi birikimini yeniden sağlamanın yılları gerektireceğindendir.
Profesyonel yönetici insanları kalıplara dökmemeye dikkat
edecektir. Kalıplara takılıp kalan yönetici, en tecrübeli elemanlarının rakip
kuruluşlara kaçtığını görür.
“Ama O Bir Kadın”
Pek çok erkek, karşısına oldukça zor, kendisine meydan okuyan bir
durum çıkmadıkca gerçek potansiyelini göstermez. O halde, sürekli olarak tekdüze,
ve olağan işlerle uğraşan, hiçbir çekiciliği bulunmayan işleri yapan kadın
elemanların arasında yetenek bulmayı bir yönetici nasıl bekleyebilir.
BÖLÜM 3
“Memnun Olmaları Gerekir -Ben Olsam Memnun Olurdum”
“Arkamdan iyi adam denmesini istiyorum” sendromunun bir örneği
de, Altın kural`ı harfi harfine uygulayan yöneticilerin başlarını altından
çıkmaktadır. Yani, kendilerine yapılmasını istedikleri şeyleri
başkalarına da yaparlar. Kadın olsun erkek olsun, yöneticilerin
çoğu aslında iyi insanlardır. Ama kendileri eleman olsalardı nelerden
hoşlanacaklarsa, elemanlarının da mutlaka aynı şeylerden hoşlanacağını
düşünürler. Bunun aksinin de olabileceğini bir türlü anlayamazlar.
Bu tur yönetici kusuru konusunda ne yapabilir?
(1) “Bir birinden farklı her bireye, kendi istediğini yapın !”
Hareketlerimizi onların ölçülerine göre belirlemeliyiz, kendi ölçülerimize göre
değil.
(2) Eğer başkalarının ne istediğini bildiğimizi sanmaktan
vazgeçersek, bu yönetici hatası ortadan kalkabilir.
“Önceden ilgili kimselerin fikrini alın”
“Eh, ben onları uyum sağlama kursuna gönderdim”
Yönetici, elmanı birlikte çalışacağı kimselere
tanıştırmalıdır. Yönetici yeni elemana ayrıca, bu elemanın geçmiş
tecrübeleriyle ilgili bir şeyler de söylemeli, onun etkilenmesini sağlamalıdır.
Çalışanların her birinin ne yaptığını, o işin yeni elemanın yapacağı işle ne
ilişkisi olduğunu anlatmalı, anladığından emin olmalıdır.
Elemanı sormak isteyebileceği soruları sorması için teşvik
etmeli, yada daha sonra çıkabilecek soruları cevaplayabilecek birinin adını
vermelidir. Bu kişi, yöneticinin güvendiği biri olmalıdir?
Yanlış Standartlar Koymak
Her elemanın yeteneğinden en iyi şekilde yararlanın. İnsanlara
kendilerini ilgilendirecek değişiklikleri önceden haber verin .Sezar`ın hakkını
Sezar`a teslim edin, yani gerektiğinde takdir edin. Her elemana, durumunun nasıl
olduğunu söyleyin.
Yöneticiler bazen de kesin bir verimlilik standardı koyamazlar
çünkü bunu yapamayacaklarını anlarlar. Bu yüzden, elemanın “elinden gelenin en
iyisini” yapmasıyla yetinirler.
Eğer standartların konmasında bir hata yapılacaksa, yüksek tutmak
her zaman için düşük tutmaktan iyidir. Eğer standartlar baştan düşük tutulup
sonradan yükseltilirse, elemanların tepkisi yeni sorunlar doğurabilir.
Ne olursa olsun, standartlar işin yapısının izin verdiği kadar
kesin ve ölçülebilir olmalıdır.
Onlara Asla Aferin Deme
Dışa dönüğe iltifat ettiğinizde, etkisi pek kısa sureli olur.
İltifatın içe dönük kişilerdeki etkisinin daha kalıcı olduğunu psikologlarda
onaylayacaklardır.
elemanların ihtiyaçları konusunda ne zaman bir tesbit yapılsa,
çıkan sonuçta “para”,önem sırasına göre ancak üçüncülüğü almaktadır.
elemanların birinci sıraya en çok yazdığı beklenti hakkaniyet`tir.
“Neden Hepsi Birbiri Gibi Olamıyor”
İçedönük elemanın en iyi randımanı verebilmesi için ya tek
başına, ya tek başına, ya da içe dönük kimselerin arasında çalışıyor olması
gerekir. Bu tipler yaptıkları ise hep ayrıntıları da katma eğilimindedir. Tam ve
kesin sonuç gerektiren işlerde çalışmayı severler. Sorun çözmeyle ilgili işler
ilgilerini daha çok çeker. Zaten pek çoğunun matematiğe karşı doğuştan
yatkınlığı vardır. tekdüze, tekrarlamalı işlerden sıkılmazlar. Görüşlerinde
ısrarcıdırlar. Ayrıca, içe kapanık kimseler özgüvenden yoksun olma eğilimindedir.
Onlara “kısmi haklısın”demek, kısmen de haksız olduklarını belirttiğinden,
güvensizliklerini arttırır. içe dönük insan, kendisine aynı zamanda birden fazla
görev verilmesinden hoşlanmaz. Bu işe başlamadan önce, ötekini bitirmeyi sever. içe
dönük kişinin, yöneticisinden destek görmeye ihtiyacı vardır.
Galiba içe dönük kişiyi istenmeyen eleman olarak gösterdik.
Birçok durumda bunun tam tersi doğrudur. İçe donuk insanın pek çok niteliği
vardır. Bunlardan biri, güvenilirliktir. Bir isi belli bir zamanda bitirmesi, bir amaca
belli bir zamanda bitirmesi, bir amaca belli bir zamanda ulaşması ihtimali en
büyüktür. Bu kişiler durmadan çene çalıp öteki elemanların canını sıkmazlar.
Sonuç vermeyecek sohbetlere de katılmazlar. İçe dönük insan, işinin “heyecan
verici” kısımları bitirip gerişini bir başkasına bırakmaz. İşinde elinde
gelenin en iyisini yapmadıkça içi rahat etmez. Bu insanlar genellikle çok fazla
ayrıntı içeren işlerden zevk alırlar...Bunlar da dışa dönük tiplerin
istemeyeceği işlerdir. Eksik bilgiye karar vermekten çekinirler. Genelinde lider
olmaktan çok, takipçi olabilecek, ikinci olabilecek insanlardır. Toplantılara geç
gelmeleri pek nadirdir. Öz disiplin sahibidirler. Düzensizlikten nefret ederler.
Girişken değildirler. Genellikle ciddi tutumlarıyla değil, bu mesafeli tutumlarıyla
değerlendirilirler.
İçe dönük bir elemanın veriminden yararlanabilmek için, verilecek
işin gereklerini bu yukarıda sayılan özelliklerle karşılaştırıp ölçmek gerekir.
Peki ya dışa dönük tip?..
Dışa dönük insanlar başkalarıyla bir arada pek kolay
çalışırlar. Ama aynı işte içe dönüklerle dışa dönükleri yanyana
çalıştırmak iyi sonuç vermemektedir. Dışa dönüğün çok konuşma eğilimi, içe
dönüğü öfkelendirir. Dışa dönük insan pek bol vaatte bulunur. Ancak sonra onları
yerine getirmediği çok olur. Bu tipler daima yeni çıkan durumlara ilgi ve heves
duyduklarından, eskimiş konularla uğraşmayı pek sevmezler.
Dışa dönük insan iyi bir ekip oyuncusudur. Çünkü hatasını
kabullenmekten çekinmez. Bu da, özgüveni daha çok olduğu içindir. Toplantılara sık
sık geç kalır. Bir projenin donunu getirmediği zamanlar da bir hayli fazla olabilir.
Dışa dönükler yönetim kontrolüne daha çok ihtiyaç gösterirler. Kendilerine aynı
anda iki iş verilmesine kızmazlar .Çünkü böyle bir durum can sıkıntısının
panzehiridir. Zaten onların en büyük düşmanı, bıkma ve usanmadır. Yöneticileri
onları daha fazla veri toplamaya zorlamadır. Dışa dönükler, kağıt
kalabalığından, yazılı işlerden nefret ederler. Onlara rapor yazdırmak, formları
zamanında doldurtmak bir meselidir. Bunun bir nedeni de, yöneticinin dışa dönük
insana, o raporun amacını, önemini ve kazandıracağı taktiri anlatmayı ihmal etmiş
olmasıdır.
Dışa dönük insan kendi başarılarını abartır. Aynı zamanda
hesaplı rizikolara girmeyi seven biridir. Daha fazla tatmin, daha hızlı terfi olanağı
sezerse, bir işten çıkıp ötekine girmekte hiç çekingenlik göstermez. Fakat içten
gelen taktirler ve yaptığı isin makbule geçtiğini belirtmeler, onu kuruluşunuza
bağlı tutar. Bunlar içe dönükler gibi bir gün sıkkın, öteki gün neşeli tip
değildir. Kuruluşun lideri olmaktan hoşlanırlar. İki yerde birden çalışmayı
severler. Onlar sevilmekten hoşlanırlar. Toplantı başkanları, tartışma başlatma
konusunda dışa dönüklerin çok yardımını görür. Bu tip insanlar tek başlarına
çalışmayı sevmezler. Eleştirilmek, üzerlerinde uzun sürekli etki bırakmaz.
Kendilerini seven, takdir eden başkaları bulunduğunu anladıkları anda yeniden
canlanır, tempolarını bulurlar.
Yukardaki iki tipin de dışında kalan, ama bu iki uç kişiliği
ılımlı ölçülerde ve uyumlu bir denge içinde benliğinde kaynaştıran “çift
yönlü” kişi için o kadar kaygılanmak gerekmez. Bu tip insan, odun verebilen,
birlikte çalıştığı kişilerle uyum sağlayabilen insandır.
“Onlara Yalnızca Bilmeleri Gerektiği Kadarını Söyleyin”
Bu da yöneticilikte işlenen bir iletişim kusurudur. Alt düzey
elemanlarından bilgi gizleme esasına dayanır.
Yıllar önce, Amerikan Yönetim Derneği’nden Larry Appley, yönetim
toplantıları için ABC sistemi diye bir sistem geliştirmişti. Sistem şöyle
uygulanıyordu. Diyelim ki pazartesi günü, yüksek düzey yöneticiler toplantısı
yapılıyordu (A).Salı günü, toplantıya katılmış olan herkes tutanakları okuyor,
içinden yalnızca kesinlikle saklanması gereken maddeleri seçip ayırıyordu.
Çarşamba günü o yöneticiler, kendine bağlı ast yöneticilerle bir toplantı (B)
yapıyordu. Perşembe günü, B toplantısına katılanlar, o toplantının
tutanaklarından, yayılması iyi olmayacak bilgileri seçip çıkarıyordu...Cuma günü
de bu yöneticiler kendi elemanlarıyla toplantı (C)yapıp, geri kalan bilgileri
aktarıyordu.
Sonuçta tüm teşkilat, vakit kaybetmeden ve sürekli olarak, en üst
düzeyin neler istediğinden haberdar oluyordu. Dedikoduların başlayıp yayılmasına
fırsat tanımıyordu.
Biz bir insanla konuşurken onu aşağı düzeyde gördüğümüzü
belirten bir hava içine girersek, o da bize bu düzeyden cevap verir.
Yabancılarla teması az olanlar, güvenli gördükleri çevrelerde
çok rahat konuşma eğilimindedir.
İletişim Tuzakları
Değişiklik, ilk önerildiğinde hemen her zaman bir tehdittir.
Genellikle insanların bir alışkanlığını, bir adetini değiştirmeye donuktur.
Değişiklik genellikle insanların karar vermesini gerektirir. Karar
vermek de, diğer insan faaliyetlerinden daha fazla zihinsel enerji isteyen bir adımdır.
İnsanlara kendilerini etkileyecek değişiklikleri, nedenlerini de
açıklayarak önceden söyleyin.
Değişikleri birdenbire açıklarsak, bundan etkilenenler aslında
değişikliğin kendisine kızmaktan çok, onlara sunuluş biçiminden rahatsız olurlar.
İnsanların yazı yazarken süslü kelimeler kullanma eğilimindedir.
Bunun sonucunda en basit, en doğrudan bir mesaj, bir süslü laf kalabalığının
arasında kaybolur gider.
Birisi bize birşeyler, anlatıyorsa herhalde o konuyu önemli
sayıyordur.
Konuşmaya başlamadan önce dinleyicinizin dikkatinin sizin
üzerinizde olduğundan emin olun .
Kesintiler iletişimin akımını, sürekliliğini tehdit eder.
Dinleyici olduğunuz zaman da, konuşmacının sözünü kesmemeye
özen gösterin.
Ödül: Tek Şeritli Bir Yol
Almanya’da İkinci Dünya Savaşı’nın sonu yaklaşırken, bir ara
müttefik kuvvetlerinin bir konvoyu yakıt almak üzere durduğunda, konvoy komutanının
yanına bir çavuş yaklaşmış, savaştan önce aynı şirkette çalıştıklarını,
kendisinin bu komutan tarafından verilen uç kursa katılmış olduğunu söylemişti.
Cebinden üç tane, cüzdan boyunda, kenarları tirfillenmiş kart çıkarıp gösterdi.
Bunlar, çavuşun, o yönetici eğitim programlarına katılması karşılığında
kazandığı kartlardı. Dört yıldan beri yanında taşımıştı onları. Normandiye
kıyılarından Almanya ortalarına kadar!..
Ödüller psikolojik ihtiyaçları doyurur. Eğer duvara asılabilecek,
masanın üzerine konabilecek bir şeyse, daha iyidir.
Bazı Yöneticiler Başarılı Elemanlarını Saklarlar
Etkin bir profesyonel yöneticinin bir önemli niteliği de, onu
elemanlarının başarılı kılacağını anlamasıdır.
Elemanlarını saklayan yöneticiler, kendi kişisel büyümelerine
şirketin büyümesinden daha fazla önem verdiklerini organizasyon üst yönetimine
gösterirler. İnsanların yüzde doksanından fazlası kendilerine sunulmuş yardımları
minnetle hatırlatmaktadır.
“Onları Yukarı İtmeli!..”
Bazı yöneticiler (sayıları ne yazık ki hiç de az
değildir),astlarını disiplin altına alma cesaretine sahip olmadıklarından, transfer,
hatta terfi yoluyla onlardan kurtulmak için her yolu denerler.
“Bilgileri Sonra Toplarız”
Kalabalık önünde azarlanan insan, öyle utanır, öyle gücenir ki,
yöneticinin söylediklerinin pek azından yararlanabilir.
Bu dünyada hiç kimse sabah uyandığında, “Bugün kimin hayatını
cehenneme çevirsem acaba...”Demez.
Hep biliyoruz ki ne siz, ne ben, nede elemanlarımız, işyeri
binasına girerken kapıdaki bekçiye uğrayıp, “Kişisel sorunlarımı sana teslim
etmek istiyorum, giderken alırım ,” diyemeyiz.
“Aman, Düzeltici Görüşme Yapmak Benden Uzak Olsun”
Yöneticilerini düzeltici görüşmeler yapmak konusunda eğitmeyi pek
çok kuruluş ihmal eder. Aşağıda size rehber birkaç ipucu bulacaksınız.
(1) Her şeyden önemlisi, görüşmeyi başbaşa ve yalnız
olacağınız bir ortamda yapın .
(2) Görüşmelerin aceleye getirilmeyeceği uygun bir zaman seçin.
Sizin de, elemanlarınızın da konuya tüm dikkatinizi verebileceğiniz, kesintiyle
karşılaşmayacağınız bir zaman olsun.
(3)Görüşmeye sinirleriniz sakinken başlamayı planlayın. Öfke
tedirginlikten uzak olun. Bunlar zihin ışığını söndürür. Sizin de,
elemanlarınızın da objektif düşünmesini engeller, yargılarınızı köstekler.
(4)Görüşmeden önce kendinizi hazırlamış olun.
a) Bilgileri toplayın...Hepsini toplayın.
b) Verimsizliğin nedenini saptamaya çalışın.
c) Verimsizlikten kısmen kendinizin sorumlu olup olmadığınızı
saptayın. Kusurlarınız olmuş mu?Eğer olmuşsa, görüşme sırasında suçun bir
bölümünü siz üstlenebilirsiniz. Bu tutumunuz elemanınızı daha uyumlu ve olumlu bir
havaya sokar.
Kusurunu kabullenenden kimse asla nefret etmemiştir.
d) Görüşmenin amacını tüm sure boyunca kesinlikle aklınızda
bulundurun. Unutmayın ki, asıl amaç suçlamak değil, verimi artırmaktır.
e) Unutmayın ki herkes hiç değilse bazı işleri tatmin edici
biçimden yapıyordur.
f) Elemanın verimli çalışmayı istediğini varsayarak ise
başlayın.
g) Görüşmenin ana konusuna yaklaşırken, elemana bir kaçış
kapısı sunmayı asla ihmal etmeyin.
(5) Konuşmayı nötr bir havada başlatın. Hemen verimsizlik
gördüğünüz konuya dalış yapmayın.
(6) Görüşmenin amacını hemen belirtin.
(7) Elemanın tüm görev sorumluluklarını daha önceden belirlemiş
ve hatırlıyor olmanız gerekir. Görüşmenin kurulu bir planı olduğu izlenimini adla
vermeyin.
(8) Bu görev sorumlulukları, elemanın iyi başardıklarına öncelik
tanınarak sıralanmalıdır.
(9) Listedeki görevleri birer birer almaya devam edin.
(10) Derken sıra başarısızlık alanına gelecektir. “Bu
sorumluluğunuz konusundaki çalışmanın sizce “çok iyi” mi, “iyi” mi,
“orta” mı, yoksa “zayıf” mı?”Çalışmasını “zayıf” olarak
değerlendirecek elemen pek nadir çıkar ama, ‘orta’ diyenlerin sayısı o kadar da
az değildir.
(11) Bu noktada “zayıf” verimin nedenini anlamaya çalışmanız
gerekir.(‘zayıf verimin somut bir örneği kendisine hatırlatın.)Bu bitince
duraklamadan söyle bir şey söyleyin: “Bence ikimiz bunun niçin olduğunu saptamaya
çalışmalıyız. Bu konuda size yardımcı olmak için elimden geleni yapmış olmak
isterim.
Çalışmasındaki verimsizliğin somut örneklerini elemana
göstermeniz zorunludur. Genel suçlamalar, genel güceniklikten başka bir şey
doğurmaz.
(12) Artık elemana, hikayeye kendi açışından açıklayıp
anlatabileceği ortamı tanımış bulunuyorsunuz. Onun sözünü kesmeyin. Yüz
ifadelerinizle hoşnutsuzluk veya itiraz belirtmeyin.
(13) Eleman sözlerini bitirdiği zaman ona şöyle sorun: “Bu konuda
benim size yardımcı olmak için yapabileceğim bir şey var mi, yoksa kendi kendimize
düzeltebileceğiniz bir konu mu bu?
(14) Aşağıdaki sonuçları elde etmeden görüşmeyi bitirmeyin:
a) Davranışın nedenini gerçekten saptayabildiğinizden emin olun.
b) Eleman odadan çıkmadan, sizin neyi “kabul edilmez verim”
olarak gördüğünüzü mutlaka anlamış olsun.
c) Yaptığınız bu görüşmenin sonuçlarını izleyeceğinizi
elemanınıza açıklayın.
(15) Görüşmeyi hoş bir sözle bitirmeye çalışın. Örneğin:
“Bu benim için değerli bir görüşme oldu. Umarım sizde aynı kanıdasınızdır.
(16) İzleyin!..İzleyeceğim deyip de sonra birşey yapmamazlık
etmeyin.
(17) Verimi yükseldiği zaman elemana hoşnutsuzluğunuzu belirtmeyi
ihmal etmeyin.
Korkutarak Yönetmek
Kuruluş açısından, korkutmayla yöneten yöneticinin mümkün
olduğu kadar görevden alınması iyi olur. Korutmayla yönetmek uzun vadede istenilen
sonuçları veremez.
Moral yüksekliğinin bir kuruluşun sürekli başarısı için temel
olduğuna inanıyorsanız, size bu tur yöneticinin moral çöküntüsü yaratacağını
anlatmak elbette gereksizdir.
“Onlardan Hoşlanmıyorsanız Yok Farzedin”
Elemanların biri yada pek çoğuyla uyuşamayan pek çok yönetici
vardır. Bu bazen, kişilikler arasındaki uyuşmazlıktan, bazen de elemanın, eskiden
birlikte çalıştıkları birinin yükseltilerek yönetici yapılmasına karşı duyduğu
güceniklikten kaynaklanır.
İnsanlarda zayıf tarafı tutmak doğal bir eğilimdir. Sevmediğiniz
insanı onlarda pek taktir etmiyor olsalar bile, yine de ondan yana olacaklardır. Bunu
anlamak çoğumuza oldukça güç gelir.
Genellikle aradaki soğukluk, bir tek yanlış anlamadan, bir tek
şanssız olaydan, ya da görüş ayrılığından kaynaklanır. Unutmayın ki o elemana
iyi bir jest yapıp ilişkileri düzeltecek durumda olan yöneticidir. Anlaşmazlıkların
pek çoğu yanlış anlamadan, önceden planlanmamış duygusal patlamalardan doğduğu
için, yöneticinin olumsuz etkileri uzatması, elemanı bir tur çile çekmeye zorlaması
anlamsızdır.
“Onlara Hata Yapma Hakkı Tanıma”
Bu söylediğimizin anlamı, yöneticiler hataları hoş görsün
değildir. Hatalar düzeltilmelidir. Aynı hatanın değil tekrar tekrar, iki kere bile
yapılmasına izin verilmemelidir. Ama karar verme, yeteneği mümkün olduğu kadar erken
geliştirmeye başlanmalıdır. Verilen kararlar izlenmeli, ileride yarının
yöneticileri seçilirken kilit ölçüt olarak kullanılmalıdır.
Vücut Dili
Yüz ifadeleri genellikle iç duygularımızı açığa vurur.
Profesyonel bir yönetici, astlarının görüşlerinin genellikle sorunların
çözümüne, ya da o sorunlardan kaçınılmasına büyük katkısı olduğunu bilir. O
görüşleri dinlemenin yararlı olduğunu kabul eder. Ancak biz, yönetici ifadesiz bir
suratla, tas gibi oturmalıdır demek de istemiyoruz. Daha çok, anlatılan şeyi sonuna
kadar dinlemenin yöneticinin yararına olduğunu hatırlatmak istiyoruz.
Yani mimik veya davranışlarınızla ilgisizliğinizi ya da
görüşlere katılmadığınızı belli edip karşınızdakinin konuşmayı kesmesine
neden yaratmayın.
BÖLÜM 4
Mesafeli yönetici
Bunlar genellikle sorunlara iş işten geçtikten sonra el atarlar. Bu
kusurun nedenlerinden biri, iş işten geçene kadar o sorunun varlığını duymamış
olmalarıdır.
“Kötü Haberi Bilmek İstemiyorum”
Kötü haberi duymazlıktan gelmek, onu iyi haber haline getirmez. O
durum sizin yönetici olarak ele almanız gereken bir sorun olarak kalmaya devam eder.
Kötü haberi inkar etmek, o yöneticinin: “Ben iyi bir yöneticiyim .O halde bu durum
kesinlikle olamaz!” diye kendini kandırmaya devam etmesini sağlamaktan başka ise
yaramaz. Astlarını ise hiçbir zaman kendine yetmez. Saygının kaybı, ardından
nefreti getirir. Kötü haberi duymak istemeyen yönetici, baskı ve gerilim altında
çalışmayan biri olarak tanınır. İlerleme ve terfi durumu, tıpkı kötü haberin
saklamakla yok olacağına inanması gibi bir hayalden öteye gitmez.
“Ben Haklıyım ...Sen Değilsin.”
İnsanın ağzından en zor çıkan söz, “Yanılmışım!”
sözüdür. Oysa bunun en kolay söylemesi gereken, en yararlı söz olduğunu anlamamız
gerekir, çünkü başkalarının gözündeki itibarımızı arttırır. Hatalarımızı
kabullenmediğimiz zaman sorunların çapı buyur, kuruluşların amaçları
gerçekleşmez olur.
“Bu Tatsız İse Yarın Bakarım”
Tüm insanların ortak özelliklerinden biri de, tatsız kararları
erteleme eğilimidir.
Hiç sorunlar “yarına” daha kolaylaşır mı? Zaman gemisi
genellikle sorunu daha büyütür, daha kritik hale getirir.
Deşarj: Yersiz Saldırganlık
Yıllar önce The Saturday Evening Post dergisi, bir dizi küçük
resimden oluşan bir kapak kullanmıştı. Önce bir patronun, elemanlarından birini
azarlayışı görülüyordu. İkinci resimde o eleman akşam evine donuyor, karışını
haşlıyordu. Bunun ardından gelen resimde, kadın çocuğa bağırmaktaydı. Çocuk
bundan sonrakinde köpeğe tekme atıyor, sonucunda da köpek gidip kediyi ısırıyordu.
O gece ambardaki farelerin hayatının zorlaşacağını herhalde tahmin edebiliriz.
Haksız saldırıyı sık sık yapanlar, ki sayıları hiç de az
değildir, Başkalarının gözüne olgunluktan uzak insanlar olarak gözükür. Bu tip
bir yönetici, bir profesyonel görüntüsü vermez.
İyi Bir Dinleyiciden Kimse Nefret Etmez
Başarılı yöneticiler, kendilerinin iyi bir dinleyici olmadığını
kabul eden, iletişimde bulundukları insanların da aynı hastalığa müptela olduğunu
bilen kimselerdir. Bunu anlayınca, gerekli önlemleri alıp kendilerini iyi dinlemeye
zorlarlar. Kendi söyledikleri sözlerin de, karşılarındakiler tarafından yalnızca
duyulduğundan değil, anlaşıldığından emin olmaya çalışırlar.
Çoğu zaman dinlemeye niyetimiz yoktur!Bu akla eski bir fıkrayı
getiriyor. İki kişi karşılaştığında, birinci, “Nasılsın bakalım?” diye
sorar. Öteki, “Pek iyi değilim, kanser oldum.”der. Birincisi buna karşılık
olarak, “Çok iyi, karın nasıl peki?” diye devam eder.
Esasen bu konuda yayımlanmış çok sayıda kitap bulunmaktadır.
Bunlardan bir tanesi, “Dinliyor musunuz?” adını taşımakta olup, konunun başta
gelen uzmanlarından Ralph G. Niivhols’un, Leonard A. Steven’la birlikte yazdığı
bir eserdir. Bu kitapta yazanlar, etkin dinleme tekniklerini listeler halinde vermektedir.
Siz şimdilik aşağıdaki önerileri dikkate almakla yetinebilirsiniz.
1.İyi bir dinleyici olmayabileceğinizi kabul edin. Bunu kabullenmek
istemezsiniz, dinleme yeteneğinizin artmasını sağlayamazsınız.
2.Unutmayın ki, karşınızdakinin söylemekte olduğu şey kendisi
için önemlidir ve o insan bunun sizin için de önemli olduğu kanısındadır. Yoksa
anlatmaya kalkmazdı.
3.Dinlerken dalma zaafından sizi kurtaracak tekniklerden biri,
gözlerinizi karşınızdakine dikmeniz ve ona bakmanızdır. Bu yöntemin değerini
anlayabilmek için bir kere deneyin.
4.Unutmayın ki karşınızdaki kişi konuşmaya ilk başladığında
büyük ihtimalle dikkatinizi çekme önlemleri almayacaktır. Bu durumda sizin,
kendiliğinizden buna gayret etmeniz gerekmektedir. Dikkatinizi konuşana yöneltmek için
kendinizi zorlayın.
5.Konuşmacının sözlerindeki ana noktaları seçip ayırmaya,
gereksiz laf kalabalığı arasında konunun özünü kaybetmemeye çalışın, kendinizi
eğitin. Bunu yapmazsanız, söylenenlere göstermeniz gereken ilgi sırf can
sıkıntısı yüzünden dağılır.
6.Genellikle, konuşma sırası size geldiği zaman söylemek
istediklerinizi utanacağınızdan kaygılanırsınız. Kaygılanınca da dinlemeyi
kesersiniz. Eğer, mümkünse, önünüzdeki kağıda küçük notlar alın. O sustuğu
zaman söylemek istediklerinizi kaydedin.
7.Birçok insan, konuşmacılardan nefret eder. Bunu biz de biliriz.
Ama dinleyenden nefret edeni hiç görmedik. Dinlemek ve dinlediğinizi belli etmek
karşınızdaki insana yöneltebileceğiniz en etkili iltifatlardan biridir.
“Doğru Dürüst Yapılmasını İstiyorsan Kendin Yap”
Yetki dağılımında aksaklığın bir başka nedeni de, astlara
duyulan korkudur. Nice gerçeğin saka kılığında söylendiğini herkes bilir. Gerçek
yetenekler ebediyen örtbas edilemez.
Bizim kendi etkinliğimiz de elemanların büyümesiyle zenginleşir.
Yetki dağıtmadığımız zaman elemanlarımızın morali bozulur, benlikleri ters yönde
etkilenir.
Panik ve Karamsarlık
Başarısızlığın en kestirme yolu, kendimizi paniğe ve
karamsarlığa kaptırmaktır.
İşler ters giderken yöneticinin sırıtıp durması zordur. Buna
katılıyoruz. Sırıtmak gerekli olmayabilir de. Ama çatık kaşlar, o yöneticinin
astlarını yalnızca kaygıya sürükleyeceği gibi, onları daha fazla çaba
göstermeye, hatta sorunu incelemeye bile itmeyecektir. İnsanlar kaygılanırken
düşünme yetenekleri sınırlanır. Bu nedenle soruna en iyi çözüm yolunun saptanıp
uygulanma şansı daha da azdır.
Profesyonel yönetici, şoka dayanıklı olmayı öğrenmelidir.
Karamsarlığı yukardan alıp astlarına yansıtmanın işi daha da kötüleştireceğini
anlayacaktır.
Önemsiz Şeylere Sinirlenmek
“Öfkeme öfkelenmeye değecek şeylere saklarım!” “Çünkü
sorunların öfke tutumuyla giderilemeyeceğini öğrenmiş bulunuyorum.”
Ufak tefek nedenlere sinirlenmek, elemanlarımızın neyin gerçekten
önemli olduğunu anlayamamasına yol açar.
Tutarsızlık
Eğer profesyonel yönetici olarak başarı istiyorsak, yönetme
sorumluluğunu taşıdığımız kimselere tutarsız görünemeyiz. Davranışınız,
tutumunuz ve kararlarınız durum değişti diye değişecekse, astlarınıza bunun
nedenini anlatın.
Dışarlıklılık ve “BBD”
Dünyaya baktığınız pencereyi açın!Başkalarının daha iyi
fikirler bulabileceğini reddedenler, yalnızca zayıf insanlardır, bunu unutmayın.
Güçlüler, yeni fikirleri hemen tanır ve kaparlar. Böylece daha da güçlenirler!
“Konuşmayın... Soru Sorun!”
Konuşurken genellikle pek az şey öğrendiğimiz gerçeğini gözden
kaçırırız. Aslında en çok, dinlediğimiz zaman, karşımızdaki insanı
konuşturduğumuz zaman öğreniriz. Bilgi toplamanın ve karşımızdakini
konuşturmanın en etkin yollarından biri, soru sorma becerisine sahip olmaktır.
Aşağıdaki örnekler konuyu tümüyle kapsamıyorsa da, amacımız
okuyucumuza genel soru tiplerini tanıtmak, bu konuda daha fazla okumaya kendisini
heveslendirmektir.
Genel soru: Böyle bir soruyu, bir toplantıda tartışmaları
başlatmak için sorabilirsiniz. Örneğin: “Plan hakkında ne düşünüyorsunuz?”
olabilir.
Doğrudan soru: Bu tur soru genellikle bir kimseden belli bir cevap
istediğiniz zaman kullanılır. Örnek: “Henry, sen bundan sorunlar çıkacağını
ileri sürüyorsun. Bana somut bir örnek verebilir misin?”Bu tip soru, isteksiz bir
insanı konuşturmaya veya fazla hızlı konuşan birini örnek istemek yoluyla,
yavaşlatmaya yarar. Cevap istemek ayrıca, her yeniliğe karşı çıkma huyunda olan bir
insanı sorun olmaktan çıkarmada da yararlıdır.
Kılavuz soru: Bu tip soru, ne tur bir cevap almak istediğinizi
belli eden sorudur. Bir örnek: “Bu iyi bir sistem olmaz mı?” Kılavuz sorular,
toplantıyı sona erdirmek için de kullanılabilir.
Bilgi sorusu: Bu tur sorular, bilgi almak, yada
karşımızdakilerin ana konudan kaçması, veya başka konulara sapmasını engelleyip
onları tekrar esas konuya döndürmek için kullanılır. Bu tip sorular, hep soru
sözcükleriyle başlar: “Neden,” “nerede,” “kim,” “hangi,” “nasıl,”
“ne zaman,”.Örnek: “Neden öyle düşünüyorsun?”
Seçenekli soru: Bu soruya “Evet” veya “Hayır” diye
cevap verilebilir. Arkasından mutlaka bir bilgi sorusunun gelmesi de zorunludur. Örnek:
“Toplantıya katıldın mı?” Alacağımız cevap “Hayır” ise, bir bilgi sorusu
sorarız: “Neden katılmadın?”
Belirsiz soru: Bu tip sorunun birden çok cevabı vardır ve bu
bilhassa böyledir. Örneğin, “Bir elemeni kovmak iyi bir politika mıdır?” diye
sorabilirsiniz. Karşımızdaki kişi kendisine hileli bir şey sorulmakta olduğunu
analar. Cevabını hemen değil, düşünerek verir.
Kışkırtıcı soru: Bu tip soru, karşınızdaki kişiyi
iğnelemek için sorulur. Örnek: “Bu fikrin iyi sonuç vereceğine aslında pek
inanmıyorsun, değil mi?”
Usulen soru: Bu soruya bir cevap beklenmiyordur.(İnşallah gelmez
de).Yönetici bunu, başka konuya geçmek, tartışmaları kesmek bir çatışmayı
durdurmak için kullanılır.
Bu tur soruların bazı tehlikeleri vardır. Gelebilecek cevapları,
daha doğrusu, gelmesini istediğiniz cevapları iyice düşündüğünüzde, bu tur
sorular, tartışılan konuyu rafa kaldırmak için iyi ve etkin bir yoldur.
Yönü çevrilen soru: Bu sorular toplantılarda etkin bir biçimde
kullanılabilir. Bu bir bakıma soruyu, onu sorana yöneltmektir. Örnek: Toplantıya
katılan biri, bir öneriyi dinledikten sonra söyle diyebilir: “Öylemi?”
Peki yedek parçaları nerede depolayacağız?” Siz şöyle cevap
verebilirsiniz. “Bu iyi bir soru. Bir öneriniz var mı?”
Kaçınmanız gereken konular: Genellikle cevabı yalnızca
“Evet”veya “Hayır”olabilecek sorulardan uzak durun. Kullanmak zorunda
kalırsanız, arkasından bir bilgi sorusu sorun: Niçin? Eğer amacınız, kışkırtmak
değilse, düşmanlık doğuracak sorulardan kaçının. Grubun ya da karşınızdaki
kişinin cevap veremeyeceği soruları sormaktan kaçının. Kişisel sorulardan,
karşınızdakini, ya da toplantıdaki birini utandıracak sorulardan kaçının.
Alaycılıktan kesinlikle uzak durun. Grup derhal kurbanınızın tarafını tutar. Onunla
aynı görüşte olmasalar bile size cephe alırlar. Sorular yalnızca katkıda bulunmayı
teşvik etmek içindir.
Kendi Gücünü Azımsayan Yöneticiler
Birçok yönetici, kuruluşun başındaki insanı anıtlaştırır. Bu
durum onlarda farkına varmadıkları psikolojik bir sorun yaratır. Başkalarını
anıtlaştırdığımız zaman, otomatik olarak kendimizi aşağı düzeyde
değerlendiririz. O tepedeki adam sizden ne kadar daha zekidir acaba?Belki sizin zeka
puanınızın onunkinden yüksek olduğunu bile öğrenebilirsiniz. Ama zeka aslında
insanın neyi bildiği değil, o bilgiyle neler yapabildiğidir. O tepedeki insanın,
bildiklerini iyi kullandığını göreceksiniz.
Kendi büyümenizi de hedeflere göre ölçmeyi hiç duşundunuz
mu?Kısa vadeli kişisel amaçlarınızı hiç yazdınız mı?Bunlar ölçülebilir
şeyler mi?Yanlarına tarihler koydunuz mu? Onları yılda bir kere gözden geçiriyor
musunuz?Kişisel amaç ve hedeflerinizi bir programa göre gerçekleştirmek için
kendinize bir kişisel geliştirme planı kurdunuz mu?
Izdırap Verici Öz-Değerlendirmelere Karşı İsteksizlik
Eğer yönetici ilerleyecekse, şu dört adımı atması gerekir. En
basit mantık ilkeleri bile bunu ortaya koymaya yeter:
Ön-Analiz
Öz-Tanıma
Öz-Geliştirme
Öz- Doyum
Yöneticinin atması gereken ilk adım, aşağıdakileri saptamaktır:
(1)Kısa vadeli amaçlar(bugünden başlayarak 2 yıl içinde);
(2)Orta vadeli hedefler(2-5 yıl arası);
(3)Uzun vadeli hedefler(5-10 yıl ve daha ilerisi).
Eğer ortaya dengeli bir birey çıkacaksa, Bu hedefler o bireyin
hayatının diğer yönlerini de kapsamalıdır. Diğer yönler dediğimiz zaman şunları
kastediyoruz:
(1)Mesleki beklentiler;
(2)Mesleki beceri geliştirme;
(3)Parasal amaç ve hedefler;
(4)Yaratıcı amaç ve hedefler;
(5)Eğitim hedefleri;
(6)Kişisel okuma programı;
(7)Gezi amaç ve hedefleri;
(8)Fiziksel ve zihinsel koşullanma;
(9)Açık seçik tanımlanmış ruhsal ve ahlaki ilkeler;
(10)Aile ilişkileri;
(11)Aileye karşı sorumluluklar;
(12)Topluma katılma.
Kağıda geçirilmeyen amaç ve hedefler değersizdir.
Öz değerlendirme şu ölçütlere göre yapılmalıdır:
(1)En güçlü yanlarım (az bir gelişme gerektirenler);
(2)Tatmin edici randıman verdiği halde, yine de gelişme payı
olanlar;
(3)Gelişmesi gerekli zayıf yanlarım;
(4)Çok gelişmesi gerekli en zayıf yanlarım.
Elemanlar, gereğinde yönetici kendilerini eleştirdiği zaman, bu
eleştirileri daha kolay kabullenirler.
“Çok Fazla İş”
Profesyonel yönetici de, tıpkı profesyonel doktor gibi, kendi
dalındaki yenilikleri her an bilmelidir. Belki o tekniği şimdilik bir kenara
kaldıracak, ilerde çıkacak sorunlar onu gerekli kıldığı zaman zihinsel klasman
dolabından çıkarıp yeniden değerlendirecektir. Ama sorunu ancak onun sayesinde
çözmek mümkün olabilecektir.
Okumayan Yöneticiler
Demek ki profesyonel bir yöneticinin günlük olayları, özellikle de
dış haberleri izlemesinin uç ana nedeni vardır.
Çevresindekiler onu daha iyi bir ışık altında görür, sohbeti ilginç, bilgili
biri diye değerlendirir.
Dünya olaylarını izleyen bir profesyonel, TAHMİNLERLE YÖNETİM konusunda daha iyi
bir uygulamacı olabilir. Gelecekteki olayları daha sağlıklı biçimde tahmin edip
uygun önlemler alabilir.
Bilgili olmaktan ötürü kendine daha çok güvenir. Bir yöneticinin bir zamanlar
dediği gibi, “Dünyaya daha geniş bir pencereden bakmaya”başlar.
BÖLÜM 5
Seçim Süreci
Pan American Havayollarının hepimize ibret olacak bir sloganı
vardır: “Biz uçağın önünde uçan pilotlar istiyoruz.”Bir başka deyimle: “Biz,
sorunları önceden kestiren, o sorunların hiç ortaya çıkmaması için önlem
almasını bilen yöneticiler istiyoruz.”
Yönetici olarak, başarımızın da sorunlarımızın da çoğu
elemanlardan kaynaklanır.
“Giderleri Kısın da...Nereden Kısarsanız Kısın!”
İş kârlılığı doruk düzeydeyken, kuruluş pekala başarı
düzeyi vasat yöneticilerle idare edilebilir. Ama işler zorlaştı mı, o kuruluşun en
iyi yönetim tekniklerine ihtiyacı vardır. Böyle zamanlarda şirketler, müdürlerini
bir haftalık seminere yollamakta kararsızlık göstermeye başlarlar. O yöneticinin
işten ve sorunlardan beş gün uzak kalmasının, belki de ona gereken dozda gerçekçi
bir bakış açısı kazandırıp o sorunları daha iyi analiz etmesine analız etmesine
olanak sağlayacağını anlayamazlar. Buna ek olarak, o yönetici bir takım yeni
fikirler öğrenebilir. Bunları yalnız semineri yönetenlerden değil, oraya diğer
şirket yöneticilerinden de kapabilir. Dönüşünde sorunlarıyla boğuşmaya eskisinden
on kat daha istekli olabilir.
BÖLÜM 6
Organizasyon Başarısızlıkları
1.Bir organizasyon çizelgeniz olsun.
2.Ilgili kimselerin o çizelge kesinleşmeden önce görüşlerini
belirtmesine, önerilerini yapmasına olanak tanıyın.
3.Benzer görevleri gruplayın.
4.Çizelgeyi, artan sorumlulukları yansıtacak biçimde değiştirin.
5.Çizelgede belirgin mesleki kademelerin ve çifte ilerleme
olanaklarının bulunmasına dikkat edin.
6.Çizelgenin yanında, sorumlulukları ve yetkileri kesin biçimde
açıklayan bir de metin bulundurun.
7.Çizelge değiştiği zaman, nedenlerin belirtilmesine dikkat edin.
Yalnızca bitmiş halini sunmakla yetinmeyin...
8.Degişikligin tehdit demek olduğunu hiç aklınızdan çıkarmayın.
Değişikliğin yararlarını gösterir.
9.Organizasyonu, yeni doğan sorunların panzehiri olarak
değiştirmeyin.
10.Çakışan sorumluluklardan kaçının.
11.Çizelgeyi duvara asılan resim gibi görmeyin. Onu, organizasyon
görevlerini yapmış olduğunuzu konuklarınıza kanıtlamak için kullanmayın.
12.Fazla sık değişik eğiliminize ket vururken, çizelgeyi sabit bir
olgu olarak da düşünmeyin.
Değişen koşulların gerektirdiği en iyi yapıyı yansıttığından
emin olun. Gelişmeleri yakından izleyin.
13.Tahmin edilen ve beklenen değişkenler için önlem alın. Bu
değişikliklerden herhangi biri gerçekleşince, tüm organizasyonu değiştirmek zorunda
kalmayın. Bunun için iyi bir plan gerekir.
14.Çizelgeyi kilitleyip gözden uzak tutmayın .Tüm ilgililerin
elinde kopyalarının bulunmasını sağlayın .O çizelge, kuruluş için bir ana
sözleşme gibidir. Amaçlarınızı bir dereceye kadar uygulayabilmenin aracıdır.
“Bu bilgiyi nereden alabilirim?”, “Esas sorumluluk kimde?” gibi
sorulara o cevap verecektir. Gizemli bir sır olması gerekir. Siz de onu esrarengiz hale
getirmeyin. Sırlardan hoşlanmayanlar çoktur.
BÖLÜM 7
Değerlendirmede Başarısızlık
Verim incelemesi, başka hiçbir işe yaramasa bile, elemana
birilerinin kendisinin ilgi gösterdiği, kendisini özel ve kendine özgü bir birey
saydığını anlatmak gibi bir yarara sahiptir. Profesyonel yöneticinin, verim
boşluklarını saptadıktan sonra, o boşlukları eğitimle kapatma sorumluluğu da
vardır.
Tecrübeden yararlanabilen yöneticiler, zaman ayırıp başarıları
da, başarısızlıkları da not eden, yıl boyu bunlara sık sık bakarak, sorunların
gelecekteki tasarımlarda tekrarlanmasını önleyen, geçmişte yararlı olmuş
teknikleri kullanan insanlardır.
Geleceği ancak tahmin edebiliriz ama, geçmişten ders alabiliriz.