Yazarı : Alvin TOFFLER
Yayınevi :
İlgi Yayıncılık
Baskı : İstanbul / 1989 / 203 shf.
GİRİŞ:
DİNAZOR ŞİRKETLER MÜZESİ:
Kitabın konusu, amaçlarını yeniden belirlemek ve kendilerini
yeniden düzenlemek ihtiyacıyla karşılaşan şirketlerdir. İş dünyasında
şirketlerin bazıları daha şimdiden kurtarılamama tehlikesiyle karşı karşıya
bulunuyor. Bunlara dinazorlaşmış şirketler deniyor. Uyum kabiliyeti olmayan bu
şirketlerin pekçoğu yüzyılın sonuna kadar kaybolup gideceklerdir.
Şirketlerin çoğu 1955-1970 yılları arasında kesintisiz ve
düzenli bir büyüme gösterdi. Fakat bu zamandan sonra olaylar alışılan ve tahmin
edilen bir şekilde değil, giderek sürprizlrle dolu ve alışılmadık bir tarzda
gelişti. İşte bu durumda şirketlerin bu değişime uyum sağlaması sorunu ortaya
çıktı. Yöneticilerin şirketlerini bu değişimlere uydurabilmeleri için
alışılmamış yöntemler kullanmalarını zorunlu kıldı.
Nasıl sanayi devrimi, feodal toplum kurumlarını tehdit edip sonunda
değiştirdi ise yazarın “süper sanayi” diye adlandırdığı bu yeni dönem
günümüzün temel kurumlarını tehdit etmektedir. Hiçbir şey dünkü başarıların
sarhoşluğundan daha tehlikeli olamaz. Bugün en büyük endüstri kuruluşlarında her
iki yılda bir büyük organizasyon değişikliklerine gidiliyor.
Bu değişim süresinde ABO ve dünya sanayi tarihinde hiçbir şirket
ATT’nin geçirdiği kadar sıkıntılı bir yeniden düzenlenme süreci geçirmemiştir.
Bütün değişim sorunları, ATT örneğinden yola çıkılarak incelenmektedir.
1968 yılında Toffler’e rapor hazırlaması önerilir. Toffler,
şirkette ünvanına bakmaksızın herkes ile görüşür. Sonunda raporu hazırlar. Fakat
önerileri çok aykırı bulunur. Raporda ATT’nin kendisine bağlı bulunan şirketler
üzerindeki denetimini azaltması ve şirketin hizmet alanının daraltılması önerilir.
ATT kendi malzemelerini üreten birçok yan şirketten oluşuyordu. Bunlardan sadece biri
Western Electric firmasıydı. Dolayısıyla ATT kendi malzemelerini bile üreten çok
kapsamlı bir şirketti.
Büyük kuruluşlar kural olarak yalnızca belli ön koşullar
oluştuğunda önemli boyutta değişikliğe uğrarlar. İkinci olarak, kuruluşta
çalışanların varolan düzene karşı olan hoşnutsuzların açıkça görülmesi
gerekir. Ayrıca zihinde canlandırılmış bir modelin geliştirilmesi gerekir. Bu üç
öğe ATT örneğinde bulunmaktaydı.
Değişikliği bildiren haberler tümüyle acıdır. Şirketler temel
ilkelerini acımasızca gözden geçirmeli ve onları gözden çıkarmaya hazır
olmalıdır. Aksi halde dinazorlaşmış şirketler müzesinde teşhir edilmeleri içten
bile değildir.
BÖLÜM.1:
SUNUŞ
A.B.D.’nin gelecek 20 yılda 200 yıllık tarihinde
karşılaştığından daha derin sorunlara katlanmak zorunda kalacağı uzmanlarca tahmin
ediliyor. (1970) Tarımdan sanayileşmeye doğru geçişi tamamlayan A.B.D. yeni bir
döneme giriyor.
Süper sanayileşme
Süper sanayileşme daha ileri bir teknoloji, tamamen farklı
organizasyon yöntemleri ve gerçeğin yeni yöntemlerlel sınanması temeline
oturacaktır. Kuşkusuz bu durum yeni bir şirket türü oluşturacaktır. ATT’nin
karşı karşıya kaldığı hedef, bir süper sanayi kuruluşunu tanımlama ve bunu kendi
içinde gerçekleştirme amacıdır. Bu rapor ATT’nin sorunlarının bir bütün olarak
ele allınmasını savunuyor. Ayrıca ATT’nin sorunları daha büyük sosyal
değişiklerin belirtileridir. Bu dönemde borsalar, üviversiteler, şehirler yeniden
yapılanmaya gitmektedirler.
ATT’nin bu süper sanayileşme sürecinden çok etkilenmesinin
sebepleri şunlardır.
1)ATT süper sanayi sisteminin dayandığı ileri teknolojinin
kaynağıdır.
2)ATT’nin enformasyon alanında hizmet vermesi bu yenilikte ona
merkezi bir konum sağlamıştır.
3)ATT’nin özel rolü, saldırılara diğer belli başlı
şirketlerde daha açık olmasından kaynaklanmaktadır.
4)Dünyanın en büyük şirketlerinde bir olması nedeniyle @.T.T.
özel bir konuma sahiptir.
BÖLÜM 2:
THEODORE VAIL’İN VARSAYIMLARI:
ATT hiç kuşkusuz tarihin en büyük şirketlerinden biridir ve sanayi
ağında ortaya çıkmıştır. Theodore Vail ve ATT’nin diğer kurucuları, dönemin
toplumsal çevresini iyi anlamaları ve sanayi sisteminin nereye gittiğini görmeleri
neticesinde ATT başarıya ulaştı. Vail’in varsayımları:
1)Çoğu insan için son amaç ekonomik başarıdır. Bu nedenle
insanları bir amaca yöneltmenin yöntemi ekonomik ödüllendirmedir.
2)Bir şirket ne kadar büyükse, o kadar güçlü ve karlı olur.
3)Toprak dışında emek, hammadde ve sermaye üretimin en önemli
öğeleridir. 77
4)Standartlaştırılmış mal üretimi, her ürünün birbirinden
farklı olduğu elle üretimden daha iyidir.
5)En verimli şirket sıkı bir bürokrasinin olduğu şirkettir. Bu
yapı standardlaştırılmış kararların üretebileceği bir organizasyon aracıdır.
6)Teknolojik gelişme, üretimin standardlaştırılmasına yerdım
eder ve ilerlemeyi sağlar.
7)İnsanların görevi basit, tekrarlanabilen ve
standardlaştırılmış mitelikte olmalıdır.
Böylece ATT’nin gelişme döneminde temel hedef standardlaştırma
düsturuydu. 1900-1950 arasında şirketin ilkesi şuydu: “Tek düşünce, tek sistem,
evrensel hizmet.” Bu ilke şirketi bir hedefe götürdü. “Piyasanın doyurulması”
1940’da Amerikan evlerinin %40’ından biraz azında telefon bulunuyordu. Ama bu
dönemde büyün şirketlerin ürettikleri mal tek türden ibaretti. Mesela ATT siyah
telefon üretiyordu. Aynı zamanda üretim, dağıtım, servis sistemleri ve örgüt
biçimleri de standardlaştırılmıştı.
BÖLÜM 3:
PEMBE PRENSES POLİTİKASI (1950-1970):
1960’lara doğru yaşam biçimi, düşünce, giyim kuşam ve tüketim
ihtiyaçlarında farklılaşmalar oldu. Şirketler daha farklı tip, boyut, renk ve
modellerle piyasaya girdiler. Şirketler piyasaya dikey nüfuz etmekten ayrılıp yatay
olarak nüfuz etmeye başladılar. Hizmetler çoğaltıldı ve çeşitlendirildi. Buna
pembe prenses politikası deniyor.
ATT 1954’de ilk renkli telefonları üretti. 8 ayrı renkte
üretiliyordu. 1970’lerde ATT yaklaşık 250 bin farklı hizmet vermeye başlıyor. ATT
standarlaşmış büyük çapta seri üretimden, istek üzerine yapılan özel bir çeşit
üretime doğrı uzanan kayıyor. Böylece ATT sanayi şirketi olmaktan çıkarak bir
süper sanayi şirketi haline dönüşmektedir.
BÖLÜM 4:
SÜPER SANAYİLEŞMİŞ İLETİŞİM PİYASASI:
1970’lere gelindiğinde iletişim piyasası birbirinden farklı
hizmetler ve ürünler sunan, kendilerini karmaşık ve geçici biçimkerde tanımlayan
çok sayıda şirket tarafından kesin olarak bölünmüştü. Bu durumda olaylar şöyle
gelişti:
1)Şirketlerin sayısı hızla artıyor.
2)Farklı ürünlerin sayısı daha hızlı bir biçimde
tırmanmaktaydı.
3)Şirketler apasındaki ilişkiler düzenli bir şekilde gelişiyordu.
4)Şirketler arasındaki işlevsel bölünme gittikçe birbirine daha
çok karışmaktaydı.
5)ATT’nin egemenliğine meydan okunuyordu.
Bu dönemde her alanda standardlaşma azalma yoluna girmiştir.
Terminal donanımlarında, haber aktarma kolaylıklarındaki standarlaşmanın
azaltılması, haber oluşumunda standartlaşmanın azalması, sosyal bakış
açısındaki standardlaşmanın azalması bu dönemde gelişen olaylardır. Büyün bu
alanlarda çeşitlenme göze çarpmaktadır. 1950’de A.B.D.’ de erkek nüfusun
ortalama yıllık geliri 2.831$ iken 1969’da bu miktar 7.659$ oldu. Bu da insanların
temel ihtiyaçlarının dışında birtakım lüks mallara talebini yükseltti. Bir
ülkede refah arttıkça, ihtiyaçların boyutu da genişler. Bu köklü değişim,
yalnızca birkaç “temel” ihtiyacı karşılamaya göre düzenlenmiş bir ekonomide,
sonsuz sayıda farklı “ruhi” ihtiyaçları üretmeye yönelen başka bir ekonomiye
geçişi yansıtmaktadır. İhtiyaçlardaki standardlığın azaltılmasında eğitimin de
katkısı vardır. Eğitim düzeyinin yükselmesiyle, tüketiciler aynı insanların
başka zaman ve yerlerde nasıl yaşadıkları konusunda daha fazla bilgi edidiler.
Ama bütün bu öğelerin hepsi teknolojinin doğasındaki devrimsel
değişikliğin yanında önemsiz kalmaktadır. Süper sanayileşme standardlaşmayı
ortadan kaldırdı.
BÖLÜM 5:
SÜRPRİZLERİN YÖNETİMİ:
ATT Amerika’da yeniliği en fazla düşünen şirketlerden biridir.
1960’larda ATT eski ürünleri tekrar tekrar üretmek yerine artan
oranda yeni ürün ve hizmetlerin tanıtımına girişti.
“Yenilik oranı” bir sistemdeki “yenileşmeyi” yansıtır. Bu,
yeninin eskiye oranıdır. Örneğin, eğer bir şirket yeni bir ürünün yanında dokuz
eski ürün satıyorsa yenilik oranının 1/9 olduğu söylenir.
Herhangi bir şirketin faaliyet hayatında yenilik oranlarının çok
yüksek olduğu dönemler vardır. Son yıllarda ise ATT’deki yenilik oranı hızlı bir
biçimde arttı. Ürünlerdeki yenilik oranını yükseltmek için genellikle
teknolojideki yenilik oranını da yükseltmek gerekebilir. ATT için teknoloji yenilemek
çok pahalıya mal olacaktır. Çünkü ATT başka şirketler gibi, malzemeyi dışarıdan
alıp üretim yapan bir firma olmadığı ve malzemesini kendi ürettiği için teknoloji
yenilemenin tüm alt birimleri de kapsayacağı için çok pahalıdır. Ayrıca ATT
ürettiği mala uygun hizmet şebekesini kendisi kurmak zorundadır. (Bir otombil
üreticisinin karayolu yapmak zorunda olması gibi bir durumu vardır.) Bundan dolayı ATT
ürünlerini, üretim teknolojisini ve şebekelerini yenilemek durumundadır.
Bunlardan ayrı olarak dış dünyada da bazı değişiklikler oldu.
Bunlar bilgisayar ve yan donanımını üreten şirketler, kablolu TV işletmecileri,
mikrodalga donanımı üreticiler vb. Şirketleri ortaya çıkmasıdır. Ayrıca
tüketiciyi koruyucu yeni akımın ortaya çıkması şirketlere baskı unsuru teşkil
etmektedir.
BÖLÜM 6:
BİR SÜPER SANAYİLEŞME MODELİ:
Sanayi çağında fabrika insanların yaşamlarını şekillendiriyordu
ve insanlar uyku ve uyanıklık saatlerini fabrikalara göre belirliyordu. Ayrıca diğer
kurumlar da giderek fabrikalara benziyorlardı. Bugün iki şey bu yapıyı
değiştirmektedir.
1)Kentler ana üretim merkezi olmaktan çıkmakta
2)Fabrikalar yegane üretim araçları olma işlevini kaybetmektedir..
Çünkü makinelerin yoğun olduğu ekonomik düzenden bilgi yoğun bir düzene doğru
kayıyor.
Fabrikalardan standard ürünler üretmesi bekleniyordu. Bürokrasi de
standart kararların üretimine yarayan bir makine olarak kullanılıyordu. Bürokrasi
sanayi çağının en belirgin organizasyon modeli haline gelmişti. Ama süper sanayi
toplumunda bürokrasi yerini “adhokrasiye” bırkacaktır. Bu sistemde duruma göre
gelip geçici olan iş birimleri arasında gerekli bağlantı kurulur ve organizasyon
içinde birlik sağlanmaya çalışılır. Gelecekte iş adamları kurallara değil
(sanayi çağında olduğu gibi) koşullara uyacaktır.
Sanayileşmiş ülkelerde, güç başkentlerde yoğunlaşmıştır. Ama
bu dönemde güç diğer bölgelere de kayma eğilimindedir. Ayrıca bu dönemde insanlar
maddi değerlerden çok ekonomi ötesi değerlere sahiptir.