Yazar : Suat KARABULUT
Yayınevi : Araştırma Koordinasyon Merkezi
Baskı : İstanbul /1996 / 180
BÖLÜM I
YÖNETİM VE YÖNETİCİLER
Şirket Elemanlarının Uyumu:
İki
çalışanınız
anlaşamıyorsa, barıştırmarolünde yöneticiler genelde tereddütde kalırlar.
Çünkü; sonunda kavgacı iki taraftan biri sahip olduğu değeri mutlaka kaybedecektir
ve kazanan ise her zaman haklı anlamına gelemeyecektir. İlk olarak problemi kendi
aralarında çözmeleri beklenir fakat çözemezlerse ve yöneticinin hakemliğine
başvururlarsa yönetici şunları dikkate almalıdır:
a-Acaba bu uyuşmazlık kişisel mi yoksa mesleki mi? İki farklı
işçime de aynı şartları sağlasam onlar da tartışmaya başlayacaklar mı? Eğer
cevap evet ise anlarım ki anlaşmazlık meslekidir ve olaya müdahale ederim.
b-Uyuşmazlık içinde bulunan şahısların şirkette sahip oldukları
rütbeyi de göz önüne alırım. Çoğunlukla rütbe veya makam sorunun kalbinde yatar.
Eğer gerginlik eşitlerin sorunu olarak görülürse çözüm kolaydır. Her iki tarafı
dinler ve bundan sonra sürekli size rapor vermelerini söyler ve birbirleriyle
hesaplaşmamalarını söylersiniz. Fakat gerginlik farklı rütbede bulunan yöneticiler
arasında ise çözüm oldukça zordur. Kavga rütbeli bir yönetici ile kabiliyetli ve
çalışkan, mevki ve kıdemce küçük olan bir çalışan arasında ise çoğunlukla
nedeni kıdemsiz çalışanın haksızlığı değildir. Karar vermek Slomon benzeri bir
bilgelik ister. Çoğunlukla üst düzey yöneticilerinin tamamen yanlış yönde hareket
ettiklerinden emin olsam bile kendi bildikleri şekilde davranmalarına izin veririm.
Yöneticinin gerçeği görerek kendini düzeltmesini sağlamak zamanımı ve paramı
alır ama onun sahip olduğu otoriteyi de sarsmazdım.
İŞE YENİ ALMALARDA YAPILABİLECEK EN BÜYÜK HATA
‘İşe yeni alınacak personel konusunda yapılabilecek en büyük
hata sizden daha zeki olmasıdır’ sözünün kişisel korunum ifade ettiği açıktır.
Bu konu bir örnekle açıklanabilir. Bir şirket yöneticisi direktörleriyle yapacağı
toplantıdan evvel hepsinin önüne Rus tahta oyuncak bebeklerden koyar.
Geldiklerinde direktörlere: ‘İşte siz busunuz’ der ve bebeklerin
içini açtırır. Açtıkça içinden daha küçük bebekler çıkar. En sonundakinin
içinden bir not çıkar ve notta şu yazılıdır: ‘Eğer devamlı olarak sizden daha
küçük insanları işe alırsanız bizler bir süre sonra cücelerin şirketi oluruz,
diğer taraftan eğer sizler devamlı olarak bizden daha büyük insanları işe
alırsanız bizler devlerin şirketi durumuna geliriz’.
BİRİMLERİ DOLAŞARAK YÖNETİM
Bu düşüncenin temelinde yatan incelik, baş yöneticilerin kendi
hayal dünyalarından sıyrılarak emrindekileri tekrar keşfetmektir. Fakat şunlara
dikkat edilmelidir:
a-Gerçek işinizi aksatarak vaktinizin büyük kısmını dolaşmaya
ayırmayınız.
b-Dolaşırken konuşmanız gereken çalışanlarla sohbet
etmemelisiniz.
ÇALIŞMA ARKADAŞLARINIZA, BİRİMLERİNİZE TELEFON EDİN
Zamanlaması iyi yapılmış bir telefon görüşmesi büyük bir
yönetim aracı, insanları davranışa yönelten bir güç, çalışanların vermekten
kaçındıkları sorulara cevap ve basit olarak onların henüz unutmadıklarını
öğrenmektir.
Düzenli olarak telefonla aranan yöneticiler de yapmakta oldukları
işlerin kontrolü sık yapıldığından daha dikkatli çalışırlar.
YÖNETİCİ VERİMLİLİĞİ VE YETKİ DEVRİ
Yönetici, yönetim kavramıyla özdeşleştiği oranda
çalışanların desteğini bulacaktır. Yöneticinin başarısı ve verimliliği
yönetimin ve örgütün verimliliğini etkileyecektir.
Bir yöneticinin verimliliği verdiği kararların sayısı, isabet
derecesi, politika oluşturma ve planlamayı eyleme dönüştürme yeteneği,
çalışanları yönlendirmede başarısı, insan ilişkilerinin düzeyi, denetim gücü
ve kendini geliştirme becerisi ile ölçülür.
Yöneticilerin verimliliğini olumsuz yönde etkileyen faktörler:
a-Ayrıntılarla uğraşmak
b-Acil işlerin çokluğu
c-Astların görevini bizzat yapmak
d-Ast konumundaki yöneticilerin inisiyatif sahibi olamamaları
e-İç iletişimde kopukluk ve bilgi akışında yetersizlik.
Bütün bu olumsuz faktörler yetki devretmemekten kaynaklanıyor.
Yetki devrinin gerçekleştirilmemiş olması, yöneticilerin,
a-Ayrıntılara boğulmasına
b-Politika oluşturma ve planlamaya zaman ayıramamasına
c-Eğitim ve araştırma hizmetlerinden yararlanamamalarına
d-Kendilerini geliştirememelerine
e-Yıpranma ve yetersizleşme ile karşı karşıya kalmalarına neden
olur.
İşletmelerin sorunlarının birçoğu yöneticiden
kaynaklanmaktadır. Yönetimden kaynaklanan sorunlar ve yönetimde yetersizleşme
arttıkça işlemlerde merkezileşme eğitimi de artmaktadır. Yönetimde boşluk ve
belirsizlik, sonunda ‘basamak atlama’ eğilimine neden olur.
YÖNETİCİLERDE BULUNMASI GEREKEN ON VASIF
(Önem sırasına göre):
1-Organize etme
2-Sorumluluk
3-Davranışlarında tutarlı olma
4-Risk alabilme
5-Sorun çözme yeteneği
6-Ekip çalışmasının oluşturulması
7-Zamanı iyi kullanma
8-Kendini geliştirme
9-İkna yeteneği
10-Hızlı karar alma.
BÖLÜM II
ZAMAN YÖNETİMİ
‘İnsan vardır, zamanı kendi hesabına yontar.
İnsan vardır bir ömür boyu zaman onu yontar’.
M.A.Şahin
‘Bir yönetici, maddi kaynaklara verdiği önemi zamana vermezse
başarılı olamaz’.
Roosevelt
Profesyonel çalışma yapan herkes zamanını akıllıca kullanmak ve
planlamak zorundadır, çünkü zaman tasarruf edilemeyen bir kaynaktır. Zaman
yaşamdır, geri dönülmesi ve yerinin doldurulması olanaksızdır. Ayrıca zamanı
istesek de istemesek de harcamak zorundayız.
YÖNETİCİLERİN YAPTIĞI İŞLER
a-Kritik işler: Ertelenmemesi, sorun çıktığında anında
çözülmesi gereken işler
b-Ajanda İşler: Belirli bir zamana kadar bitirilmesi gereken işler.
Kritik işlerden farkı, zamanı yöneticinin belirlemesidir.
c-Planlanması gereken işler: Zaman sınırlaması olmayan uzun
dönemli planlar.
d-Günlük işler: Periyodik olarak yapılması gereken yazışmalar
vs..
e-Özel işler: Ziyaretler, telefon, çay ve kahve için kritik
konumuna geçer ve zaman öldürücü olur.
ZAMAN TUZAKLARI
Alman yöneticilerden, üniversite rektörlerinden, Kanada’lı
subaylardan ve kilise rahiplerinden oluşan dört grup meslek sahibine zaman kaybına
neden olan etkenleri sormuşlar ve her birinin kendine has kayıp sebepleri olmasına
rağmen belli noktalarda müttefikler. Bunları şöylece sıralayabiliriz:
*Sürüncemede bırakılan işler
*Telefon görüşmeleri
*Zamanı planlamama
*Ziyaretçiler
*Önceliklerin yokluğu
*Gereksiz toplantılar
*Çay, kahve molaları
*Hayır diyememe
*Fazla konuşma
*Yetki devretmeme...
Bütün bunlardan şu sonuç çıkar; ‘Zaman yönetiminin temeli,
kendini yönetebilmektir’.
ZAMANI YÖNETEBİLMEK
*Zamanı kullanmada; Yararsız alışkanlıkları terk etme, basit
yöntemlerle işi kolaylaştırma, iki ya da üç işi bir arada yapmayı öğrenme
önemli yer tutar.
*Öncelikle zaman bütçesinin iyi ayarlanması gerekir. Saat, gün,
hafta, ay, yıl, dönem, ömür evreleri müstakillen ve genel olarak değerlendirilmeli.
*Başarılı bir insanın okumaya, öğrenmeye ve çalışmaya olduğu
kadar eğlenceye ve dinlenmeye de boş vakti vardır.
*Günleri uzatmanın en iyi yolu gecelerimizden bir kaç saat
çalmaktır.
*Kalp krizi geçirip iş yerinizde en fazla 4 saat çalışma
mecburiyetinde kalırsanız hangi tür işleri tercih ederdiniz. Herhalde en hayati
işleri en az zamanda yapmaya çalışır, zamanınızın kıymetini çok iyi
anlardınız. Aynı hassasiyeti ömrün bütün basamaklarında da göstermeli değil
miyiz?
*Bu arada günün işleri planlanmalıdır. Hedef olarak yapılacaklar
listenizi hazırlamalısınız.
*İşleri parçalara ayırmalı elinizde olan imkanlarla yola çıkıp,
kendi kendinize basınç oluşturmalısınız. İş bitiminde de kendinizi
ödüllendiriniz.
*Erteleme size sayısız dakikalara, saatlere, günlere mal olabilir.
İşin üstüne gidildi mi iş kolaylaşır.
*Günleri 15’er dakikalık bölümlere ayırıp zaman kaybettirici
meşguliyetleri asgariye indirmelisiniz.
*Yapacağınız işi netçe tanımlarsanız yoğunluğunuzu o işe
verebilirsiniz.
*Günün sabah saatleri, hafta başları en zor, en büyük işleri
yapmaya daha elverişlidir.
*En önemli işleri en üretken saatlerde yapmalı, verimli olduğunuz
saatleri en iyi kullanmalısınız.
*Hızlı okumayı becerin
*Birçok insanın mükerrer defa deneyerek öğrendiği şeylere,
kestirmeden ulaşmaya çalışın. ‘Tekerleği yeniden keşfetmeyin’
*Belleğiniz kas gibidir, çalıştırmazsanız zayıflar, sürekli
kullanırsanız. güçlenir.
*Uğraşınız sizi yormuş ise uğraşı alanınızı kaydırın.
*Uykuya az zaman ayırın, Hergün aynı zamanda uyanın. Dünyadaki
başarılı insanlar altı saatten az uyurlar.
*Öğle yemeği sonrası kısa bir uyku üç saatlik gece uykusuna
bedeldir.
Bu konu ile ilgili olarak Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle
buyurmaktadır:’İki şey vardır, insanların çoğu onun değerini bilmezler: Sıhhat
ve boş vakit’.
BÖLÜM III
TOPLANTI YÖNETİMİ, TOPLANTI YÖNERGESİ
1.Üst Yönetim Toplantıları: Genel müdürlerin haftada iki kez
genel müdür yardımcılarıyla ve gerekirse daha alt kademedeki idarecilerle yaptığı
toplantılar. Bunlar periyodik olarak haftalık, aylık ve üç aylık olur.
2.Koordinasyon toplantıları: Genel müdür yardımcılarının,
müdürlerle ve şefleriyle yaptığı toplantılar. Haftada bir yapılır.
3.Müdür Toplantıları: Müdürlerin şefleri ve gerekli gördüğü
personelle yaptığı toplantılar. Onbeş günde bir veya ayda bir yapılır.
TOPLANTILARLA İLGİLİ YANLIŞ ÖNYARGILAR
1.Başkan, toplantının başarısından sorumlu tek kişidir. Bu
yargı ile üyeler kendilerini sorumluluk kapsamı dışında tutarlar. Halbuki
toplantının başarısı, ortak sorumluluğa bağlıdır.
2.Toplantının başarısı için başkanın sıkı denetimi
zorunludur. Bu tür toplantılarda bir çok orijinal düşünce gelişemez ve
açıklanamaz.
3.Üyeler her konuda karara katılmalıdır. Bu yargı yanlıştır.
Alınacak kararın uygulama sonuçlarından emin olmayan üyeler karara
katılmayacaklardır.
4.Herkes ölçülü ve saygılı olursa toplantı daha verimli ve
başarılı olur. Bu yargının alternatifi saygısızlık değildir. Bu yargı güçlü
duyguları, düşünceleri ve kişilikleri baskı altında tutar.
5.Toplantı yöneticisi herkesle iyi ilişkilere girer ve her
düşünceyi eşit desteklemek yolunda geliştirirse bu tavır toplantıyı gereğinden
çok uzatacaktır.
VERİMSİZ TOPLANTILAR
1.Amaçsız ya da amacı belli olmayan toplantılar: Hangi konuda karar
alınacağı hangi soruna çözüm bulunacağının bilinmediği toplantılardır.
2.Gündemsiz ya da gündemi iyi belirlenmemiş toplantılar: Gündemsiz
ya da bitirilemeyecek kadar uzun gündemi olan toplantılardır.
3.Toplantıya gereğinden çok kişinin katılması: Toplantının
gündemi, katılacakları belirler. ‘A’ sorunu varsa, toplantıya ‘A’ sorunuyla
ilgili ve çözüme katkıda bulunabilecek olan kişiler katılmalıdır.
4.Hazırlıksız gelen üyeler: Bu tür katılımların olduğu
toplantılardan sonuç çıkmaz.
5.Zamanlaması isabetsiz toplantılar: Toplantının başlama saati
işletmenin özelliğine uygun olmalıdır. Ayrıca güdülenme amaçlı bir toplantı,
bayram tatili öncesinde ya da izin ayları öncesinde yapılmamalıdır.
6.Toplantı yönetiminde yetersiz başkan: Başkan toplantının
amacını belirlemeli, zamanında başlatıp, zamanında bitirmelidir. Konulara uygun
süreleri ayarlamalı, tartışmaları olumlu yönde sürükleyebilmelidir. Az konuşma
özelliğine sahip üyelere en önce söz verilmelidir.
TOPLANTILARDA KİM KİMDİR
1.Dobra Konuşanlar: Bunlar fikirlerini doğru sözlülükle ortaya
koyarlar. Aldatma eğilimleri veya saklayacakları konuları yoktur. Her toplantıda
değerini koruyan kişilerdir.
2.Mazlumlar: Bu tip insanlar her şey kötüye giderken havanın
yumuşamasında ve sorumluluk kabul etmede çabuk davranırlar. Buradaki tehlike, bu tip
kişilerin suçu çok çabuk kabullenmeleridir.
3.Şüpheciler: Bunlar kendi fikirlerini kendilerine saklarlar veya
herkes gittikten sonra düşüncelerini sadece patronla paylaşırlar
4.Grup liderleri: Bu tip şahıslar şu sözü söyleyerek iyi bir
güce sahip olmuşlardır. ‘Evet siz haklısınız. Ben şimdiye kadar bu şekilde
düşünmemiştim’.
5.Hatipler: Bunlar konuşmaya yumuşak bir şekilde başlarlar ve
yavaş yavaş havaya girerler. 15 dakika sonra kulaklarınızın dibinde saldırmaya devam
ederler ve bilginizle alay etmeye başlarlar. Herkesten fazla çalıştıkları, sizden
fazla kendilerine kabul ettirmek istedikleri yönünde bir etkilenmeyle
karşılaşırsınız.
6.Tartışma taraftarları: Bunlara göre herşey tartışılabilir. En
güzel yanları inatçı avukatlar gibi doğruyu bulmaya çalışmaları, en kötü
yanları ise çok fazla zaman harcamalarıdır.
7.Yok ediciler: Bu tip şahıslar birinin fikrine, projesine veya
egosuna saldırmadıkça rahat edemezler.
8.Uykucular: Toplantı boyunca koltuklarına yaslanırlar, ayaklarını
öne doğru uzatırlar ve güzel bir uzun oturuş örneği oluştururlar. Bunlarla sadece
koridorlarda veya hiç koltuk bulunmayan odalarda görüşün.
9.Tecrübeliler: Bunlar kendilerini geliştiren ve insanları yönetme
konusunda yeteneği olan zeki ve bilgili şahsiyetlerdir.
BÖLÜM IV
STRES
‘Pas demiri, stres de insanı sessiz sessiz yer bitirir’.F. Gülen
Hocaefendi
Stres, insanları bunalımlı, sıkıntılı, saldırgan hale getiren
organizmayı zarara sokucu bir illet konumundadır.
Stresli Kişilik Özellikleri:
1.Aşırı hız ve hareketlilik, yeme, içme, konuşma, yürüme ve
bunun gibi eylemler öteki insanlara göre oldukça hızlıdır.
2.Genel olarak sabırsızdırlar, acelecidirler.
3.Aynı anda iki veya daha çok işi düşünme ya da yapmak da bu
kişilerin özellikleri arasındadır.
4.Birkaç saatlik bir dinlenme anı veya bir tatil bu kişilerde
suçluluk duygusu oluşturur.
5.Bu kişiler rekabetten korkmaz ve inatçıdırlar.
7.Çevresindeki güzellikler ve ilginç şeyler bu tür davranış
biçiminin ağır bastığı bireyler için çok anlam taşımazlar ve hatırlanmazlar.
8.Bu tip insanlar iş yaşamını, başarılarını ve olayları
sürekli olarak rakamlarla anlatmaya çalışır.
9.Bu tip davranış birimi sürekli titrek ve sinirli hareketlerle de
çevreye yansır.
10.Gerilim yaşamlarının bir façasıdır.
Stresi Azaltma Teknikleri:
Stres, insanın dışındaki şartlardan ve içinden dünyaya bakış
biçiminden kaynaklanmaktadır.
a-Kendini değiştirme: Stresli bir insan iseniz öncelikle
hayatınızı, alışkanlıklarınızı gözden geçiriniz, değişmeye çalışınız.
b-Gevşeme cevabı: Stres tepkisi sırasında beden kimyasında
değişmeler meydana geldiği ve bazı kimyasal maddelerin salgılandığı bir durum
olduğu bilinmektedir. Gerçekten gevşemeyi başarmış bir insanın solunumu derin ve
rahat, ve ayakları sıcak ve alnı serindir. Bu durumdaki kasları gevşemiş, hormonal
dengesi sağlanmış ve beden metabolizması yavaşlamıştır.
Stres ilacı:
Kadere teslimiyyet içinde tevekkülle yaşayan, hayatın yüce rehberi
prensiplerine göre tanzim eden, ruhun ve kalbin ihtiyaçlarını ihmal etmeyen, iç-dış
organizmayı hıfzı’s-sıhha ölçülerinde koruyan istikamet insanları için stres
mevzubahis değildir.
Bu tür huzur insanların da çile, meşakkat, kafa sancısı,
beyin-kalp hafakanları, ızdırab, Allah korkusu, mes’uliyyetin ağır baskısı belki
diğer insanlardan daha fazla ruhi sancılar meydana getirmektedir.
Fakat bunlar tatlı bir hüzün olarak algılanmış, dermanı
dertlerin içinde, zevkleri mukaddes çilelerin arasında görüp, Yüce Yaratıcı’ya
teslim olmuşlardır.
Psikologların Tavsiyeleri:
*Hedefine doğru giderken aşamayacağın engellerle karşılaşırsan
ümitsizliğe kapılma.
*Kendi kabiliyetlerini iyi tanımaya çalış, kapasiteni aşacak
işlere dalma.
*Çevreden baskı ve tenkit gördüğünde içine atmamaya gayret et.
*Yalnız olmamaya, yalnız kalmamaya özen göster
*Ayrıntılarda boğulma, daima bir şeyin en iyisine kavuşamaya
bileceğini kabul et, bazen iyi, en iyiden daha iyidir.
*Evham, şüphe, tereddütler karşısında konunun üzerinde durma,
olayı eşeleme, bu gibi durumlarda ilgi alanını, meşguliyetlerini, düşüncelerini
değiştir.
*Aşırı zihin ve beden yorgunluğu sürmenajı geliştirir.
*Düzenli uyku ve gerekli gıda alımına dikkat et.
*Toplumun her kesimiyle iyi diyaloğa geçmeye, sempatik, diyagram
davranışlar içerisinde olmaya çalış.
*Alvarlı Efe Hazretleri’nin dediği gibi ‘Umma ki küsmeyesin’
prensibiyle hareket et.
Günlük ibadetler toplum faydasına olan sosyal faaliyetler, bir
vazife şuuruyla aksatılmamalı.
*Sıkıntılarını, dertlerini yakınlarına açmalısın, mutlaka
Allah’a yönelmelisin, O’na içini dökmelisin, O seni dinleyecektir.
*Hayatlarında mutsuz olan kimseler, beş yıldızlı isteklerini dört
yıldızlı kabiliyetleriyle gerçekleştirmek isteyen kimselerdir.
*Can sıkıcı düşüncelerin pençesinden sıyrılmanın en tesirli
yolu rahatlatıcı, huzur verici uğraşlara yönelmektir.
Kendin için, kendi standartlarınızı belirle, iktisat içinde
yaşayarak insanlara en az muhtaç olacak şekilde hayatını kendin yönlendir.